Dost Alınmaz


Pazartesileri malum sürekli dilimden düşürmediğim felsefe seminerlerine gidiyorum. Aslında sadece felsefe denebilir mi bilmiyorum. Frankfurt Okulu ekolu varmış, ezberi değil, düşünmeyi öğretiyormuş insana. Burada da o tarz benimsenmiş. Yani sadece Hegel onu dedi, Sokrat şöyle söyledi değil; doğudan batıya, binlerce yıl öncesinden günümüze çok geniş bir kapsamda işleniyor düşüncenin seyri, insanın yolculuğu.

Metin Bobaroğlu her hafta, üç saate yakın anlatıyor bizlere. Bu hafta "dostun alınmadığını, nerede alınganlık varsa, orada egonun, nefsin olduğunu" söyledi. "İncinmek, alınganlık benliktir. Benlik derken, bencillik. Biraz izzeti nefsine iğne batır, hemen tüyer. Neren dost senin?Ama efendim alındım.Dosttan incinir mi insan? "

Tanımadığınıza kızarsınız,  ancak sadece yakınınız sizi kırabilir. Ama insan çok sevdiğine darılıp, küser mi? Alınganlık söz konusuysa, kendi nefsiyle karşı karşıya. Olmuş bir insan asla alınmazmış, ne olursa olsun.

- ''Birinin davranışları çok kötü, beni çok rahatsız ediyor.
- O bir bütün olarak mükemmel, sen neden rahatsız oluyorsun? Ona odaklan.

- Şuna sinir oldum.
- O da sana ayna. Neyine sinir oldun?''

Her şey, ama her şey sadece seninle ilintili, sana ayna. Şimdi sıkıysa kız, öfkelen, darıl. Bir de üstüne üstlük, gelip, sana birilerini çekiştirenleri dinle kolaysa. Sana kendisini anlatıyor açık açık. Tüm kötü özelliklerini döküyor ortaya, sonra da x birisine çok alınmış, darılmış, onu kötüleyerek kendince lobi yapıyor.Nereden başlarsın anlatmaya? Bir, iki kendi egolarına dikkat çekmeye çalıştım, en çok da bana gücendiler. Anladım ki benim üstüme vazife değil, faydalı olayım derken, haddimi de aşıyorum. Hem "gönül kırma" da denir. Anlayamıyorum ki kırılan gönül mü, ego mu?
Dost Alınmaz Dost Alınmaz Reviewed by Arzu Pınar on Mayıs 13, 2009 Rating: 5

11 yorum

Didem dedi ki...

Gönül....

Didem dedi ki...

Zaten gönül olmasa... Ah o gönül ah...

Arzu Pınar dedi ki...

metin beye göre nefs."incinme, incitme" de diyor, ondan vurmayacağım artık yüzlere.

MonteCito dedi ki...

Küçük bir alıntı yapmak istedim.

Dr. Arthur I. Gates, harika kitabı Educational Psychology’de şöyle diyor: “Her insan şiddetle ilgi ve anlayış arzular. Bir çocuk büyük bir hevesle yarasını gösterir ya da ilgi çekmek için bir yerini keser ya da morartır. Aynı amaçla yetişkinler de yaralarını gösterir, geçirdikleri kazaları,hastalıkları, özellikle de ameliyatları en ince ayrıntılarıyla anlatırlar. Gerçek ya da hayal; talihsizliklerin yarattığı kendini acındırma duygusu tam anlamıyla evrensel bir uygulamadır.”

“I Ain’t much, Baby-But I’m All I Got” isimli kitabında psikolog Jess Lair diyor ki: “Övgü, insanın içini ısıtan güneş ışığı gibidir; o olmadan çiçek açamayız ve büyüyemeyiz. Yine de pek çoğumuz insanları eleştiri denen soğuk rüzgara maruz bırakabiliyoruz; ancak onları övgü denen sıcak güneş ışığıyla ısıtma konusunda gönülsüz davranıyoruz.”

Arzu Pınar dedi ki...

çok teşekkürler monte cito bu eklemeler için. şimdi tam yerine oturdu aslında. herkes sevilmek istiyor, bu kadar basit. bazen de çocukça davranıyoruz bunun için. dediği gibi hastalıklarla ilgi çekme, bazen de alınganlıklarla. tek sebebi sevildiğinden emin olamama.
ben de övgüde kıt olduğumu fark ettim.dikkat etmeliyim sanırım.

Didem dedi ki...

Metin Bey ne demişse kendini demiş bence. Herkes kendini bilir, kendini konuşur, kendini anlatır... Metin Bey'in dedikleri elbette kendi için doğrudur...

Arzu Pınar dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Arzu Pınar dedi ki...

herbirimiz kendi bakış açımızdan bakıyor, olanları da ona göre yorumluyoruz. tüm anlaşmazlıkların tek nedeni de bu zaten. aslında haksız olan bir taraf yok, herkes kendince haklı.
diğer yandan bir de gerçekler, evrensel doğrular var. yüzyıllardır filozoflar evrensel değerleri bulmaya çalıştılar. psikologlar insanın derinlerine inmeye çalıştı.egonun tanımı, tarifi yapılmaya çalışıldı. amaç bu bir benden çıkıp, sınırları kaldırıp bütünleşmeyi başarabilmek.
metin bey de benden çıkıp, yukarıdan görebilenlerden.bu yüzden ona karşı çok açığım.söyledikleri ego merkezli değil.
eğer kendi üzerimizde çalışmazsak, nasıl geldiysek öyle gideceğiz. hep biz haklı olacağız. hep haksızlıklara uğrayacağız. hep hak ettiğimiz kadar sevilmediğimize inanacağız. hep karşımızdakilerden bir şeyler bekleyeceğiz. hep kırılacağız. ama başka bir yol olmalı. var da.büyümek te bu demek.o diğer yolu merak etmek, "dosdoğru yoldan" gitmek. kendi benini geride bırakmaya hazır olarak.
kusuruma bakmasınlar ama "alındım, darıldım" diyenleri hep küçük çocuklar olarak görüyorum.ağlayan, sevilmek isteyen küçük çocuklar.başlarını okşamak gerekiyor."hayır haksızsın" demeyi olgunlaşanlara, büyümüşlere bırakmalı, çünkü onlar biliyor yolu yordamı.gönlü kırmadan yapmayı. o zamana kadar benden herkese "eyvallah." yolumu seçtim ben.

1:02 AM

Unknown dedi ki...

"Yaptığın her işin sorumluluğunu kabul et,mazeret bulma,çünkü hemen oklarını sana çevirirler.Sevgi zırhın okların zararsız şekilde önüne düşmesini sağlar"
Hediye kitabından bir alındı.
Sevgi ve hoşgörü her zanan işe yarıyor,er veya geç,sevgiler

ABİ dedi ki...

arkadaşlar,
bizde sıklıkla kullanılan Gönül kelimesinin ingilizce de karşılığını bilen var mı?
örnek cümlesiyle birlikte lütfen...:)

Adsız dedi ki...

Bu ara bende Mevlanaya sardım;

Canında bir can var o canı ara
A yürüyüp giden sufi gücün yeterse ara;
Ama aradığını dışarıda değil aradığını kendinde ara