Türk Şirketi
Başarılı yöneticilerin kitaplarını okumayı, sunumlarını izlemeyi seviyorum. Çoğu samimi bir şekilde hatalarını ve hayatta aldıkları önemli dersleri paylaşıyorlar. Akın Öngör de onlardan birisi. Öngör, Garanti Bankası'nın efsanevi, eski Genel Müdürü olarak tanınıyor. ''Benden Sonra Devam'' isimli kitabını belki sizler de okumuşsunuzdur. Öngör youtube'dan izlediğim konuşmasında Garanti'nin ondan önceki durumunu ve sonrasını anlatıyor. İngilizce yaptığı söyleşide Garanti'nin eski hali için ''tipik Türk şirketiydi'' diyor ve tüm dünya ne demek istediğini anlıyor. Bu beni çok düşündürdü. Maalesef ''Türk şirketi'', ataerkil, yavaş, teknolojide geri, iş süreçlerinin sadeleştirilmediği, torpilin geçerli olduğu, dışa kapalı, yetki devrinin yapılmadığı, patron odaklı bir yönetim tarzının iki kelimede özetlenmiş hali. Pek çok kişi itiraz edebilir, çok başarılı Türk şirketlerimiz olduğunu söyleyebilir.Ancak yıl 2012 ve Türk şirketi dendiğinde, uluslararası çapta akla ilk gelen inovasyon, kurumsal yönetim, kalite ve başarı değil.Yanılıyor muyum?
Türk şirketlerini kurumsallaştırma yolunda çalışmalar yapılıyor. Kurumsallaşmanın prosedür yazımı değil, değerlerle yönetim, insan odaklılık, doğru iç ve dış iletişim, değişim yönetimi ve liderliği de kapsaması gerekiyor. Buna patronlar kadar, değişimden korkan çalışanlar da oldukça karşı. Şirket içinde küçük imparatorlukların egemenliğini sürdürdüğü, eşin, dostun işe alındığı, tek yapılmaması gerekenin patrona itiraz etmek olduğu bir kültürden çıkmak herkes için kolay olmuyor. Ancak dünyadaki değişim, rekabetin artması, Y kuşağının bu şartlar altında çalışamaması, Internet'in iletişim, satın alma ve trendler üzerindeki rolü en halinden memnun kurumları bile değişime zorluyor. Her şeyden önce ''Türk şirketi'' tanımı, atılım yapmakta ve bölgesel güç olan Türkiye'ye yakışıyor mu?
Artık Türk şirketleri yabancı devleri satın alıyor. Dünya krizden sarsılırken, yabancılar iş için Türkiye'deki fırsatları daha çok değerlendiriyor. Bu resimde ''Türk şirketi'' tasvirinin yeri yok.
Neden liderlikte, değişim yönetiminde, yaratıcılık ve inovasyonda dünyaya örnek olmayalım? Şu anda merkez hala Amerika Birleşik Devletleri. Çin inanılmaz bir atılımda ve bu durum ABD'yi rahatsız ediyor. Amerika'da gözlemlediğim; yaratıcılıkta en iyi olduklarını düşündükleri ve bu alanda Çin'i rakip görmedikleri ancak Çinli uzmanlar çoktan Amerika'ya gelmiş ve onun da yollarını araştırmaya başlamışlar. Türkiye, önemli atılımlar yaptı ve yurt dışında da başarıları görülüyor. Ancak dünya liginde, günümüzde ana oyuncular Amerika, Çin, Almanya, Japonya gibi ülkelerken biz yedekte oturuyoruz.Birbirimize çay kahve ikram ediyor ve komşunun oğlunu işe alıyoruz. Dünya markalarımız yok, dünyaca ünlü sanatçılarımız yok, futbol, biraz da basketbolda ses getirdik.Ancak kızların voleybol ve atletizmdeki başarılarını da unutmamak gerek.Bundan ihtiyacımız olan atılımda kadınların itici güç olacağı sonucunu çıkarabiliriz belki de.
CNN Ekonomi Müdürü Emin Çapa'ya göre Rusya ve Hindistan 10 yıl, Brezilya da 15 yılda Almanya'yı geçecekler. Avrupa her geçen gün güç kaybedecek.Türkiye için büyük fırsatlar dönemi. Eski zihiniyetle, taklitle, tembellikle, günü kurtaran kurnazlıklarla bu fırsatları değerlendiremeyiz.
Neden ilerlemeyelim? 10 yıl içinde ''Türk şirketleri'', tüm dünyadan, gelişmek isteyen gençlerin girebilmek için birbirleriyle yarıştıkları yerler neden olmasın? Kararlı, geleceği gören, değişimden korkmayan liderlerle neden olmasın? Dünyada dengeler değişiyor.
''Geleceğe Dönüş'' filmlerini izlemiş miydiniz? 1950'lerde ''Japon malı'' diyordu Michael J. Fox ve o dönemin bilim adamı çok şaşırıyordu. ''Ne Japon malı mı, o hırdavat mı?'' diyordu. Gelecekten günümüze gelse birisi ''Orası Türk şirketi'' dese ve kast ettiği en yüksek verimin alındığı, başarılı, herkesin hakkının gözetildiği, saygılı, yaratıcı, insanların kendilerini gerçekleştirebildikleri kurumlar olsa ve bizler de şaşkınlıktan ağızlarımız açık kalakalsak. Sizce zamanda yolculuk mu, Türk şirketlerinin geleceği mi bizi daha çok şaşırtır?
Ek: Akin Ongor youtube sunum:Before and after
Emin Çapa'yı takip etmek isterseniz https://twitter.com/#!/EminCapa
Türk şirketlerini kurumsallaştırma yolunda çalışmalar yapılıyor. Kurumsallaşmanın prosedür yazımı değil, değerlerle yönetim, insan odaklılık, doğru iç ve dış iletişim, değişim yönetimi ve liderliği de kapsaması gerekiyor. Buna patronlar kadar, değişimden korkan çalışanlar da oldukça karşı. Şirket içinde küçük imparatorlukların egemenliğini sürdürdüğü, eşin, dostun işe alındığı, tek yapılmaması gerekenin patrona itiraz etmek olduğu bir kültürden çıkmak herkes için kolay olmuyor. Ancak dünyadaki değişim, rekabetin artması, Y kuşağının bu şartlar altında çalışamaması, Internet'in iletişim, satın alma ve trendler üzerindeki rolü en halinden memnun kurumları bile değişime zorluyor. Her şeyden önce ''Türk şirketi'' tanımı, atılım yapmakta ve bölgesel güç olan Türkiye'ye yakışıyor mu?
Artık Türk şirketleri yabancı devleri satın alıyor. Dünya krizden sarsılırken, yabancılar iş için Türkiye'deki fırsatları daha çok değerlendiriyor. Bu resimde ''Türk şirketi'' tasvirinin yeri yok.
Neden liderlikte, değişim yönetiminde, yaratıcılık ve inovasyonda dünyaya örnek olmayalım? Şu anda merkez hala Amerika Birleşik Devletleri. Çin inanılmaz bir atılımda ve bu durum ABD'yi rahatsız ediyor. Amerika'da gözlemlediğim; yaratıcılıkta en iyi olduklarını düşündükleri ve bu alanda Çin'i rakip görmedikleri ancak Çinli uzmanlar çoktan Amerika'ya gelmiş ve onun da yollarını araştırmaya başlamışlar. Türkiye, önemli atılımlar yaptı ve yurt dışında da başarıları görülüyor. Ancak dünya liginde, günümüzde ana oyuncular Amerika, Çin, Almanya, Japonya gibi ülkelerken biz yedekte oturuyoruz.Birbirimize çay kahve ikram ediyor ve komşunun oğlunu işe alıyoruz. Dünya markalarımız yok, dünyaca ünlü sanatçılarımız yok, futbol, biraz da basketbolda ses getirdik.Ancak kızların voleybol ve atletizmdeki başarılarını da unutmamak gerek.Bundan ihtiyacımız olan atılımda kadınların itici güç olacağı sonucunu çıkarabiliriz belki de.
CNN Ekonomi Müdürü Emin Çapa'ya göre Rusya ve Hindistan 10 yıl, Brezilya da 15 yılda Almanya'yı geçecekler. Avrupa her geçen gün güç kaybedecek.Türkiye için büyük fırsatlar dönemi. Eski zihiniyetle, taklitle, tembellikle, günü kurtaran kurnazlıklarla bu fırsatları değerlendiremeyiz.
Neden ilerlemeyelim? 10 yıl içinde ''Türk şirketleri'', tüm dünyadan, gelişmek isteyen gençlerin girebilmek için birbirleriyle yarıştıkları yerler neden olmasın? Kararlı, geleceği gören, değişimden korkmayan liderlerle neden olmasın? Dünyada dengeler değişiyor.
''Geleceğe Dönüş'' filmlerini izlemiş miydiniz? 1950'lerde ''Japon malı'' diyordu Michael J. Fox ve o dönemin bilim adamı çok şaşırıyordu. ''Ne Japon malı mı, o hırdavat mı?'' diyordu. Gelecekten günümüze gelse birisi ''Orası Türk şirketi'' dese ve kast ettiği en yüksek verimin alındığı, başarılı, herkesin hakkının gözetildiği, saygılı, yaratıcı, insanların kendilerini gerçekleştirebildikleri kurumlar olsa ve bizler de şaşkınlıktan ağızlarımız açık kalakalsak. Sizce zamanda yolculuk mu, Türk şirketlerinin geleceği mi bizi daha çok şaşırtır?
Ek: Akin Ongor youtube sunum:Before and after
Emin Çapa'yı takip etmek isterseniz https://twitter.com/#!/EminCapa
Türk Şirketi
Reviewed by Arzu Pınar
on
Mayıs 12, 2012
Rating:
2 yorum
İlk paragraftaki soruna yanıt: Kesinlikle yanılmıyorsun.
Çok güzel bir fırsat olabilir şu anki durumumuz ancak bazı noksanlıklarımızı meziyet zannetmekten vazgeçmemiz lazım. Dakik olmayı, torpil kullanmamayı ivedilikle öğrenmemiz ilk şartlardan olmalı hatta.
İnsana, emeğine saygıyla diyorsun yani. Bekletmekle karşındakilerin emeğini çalıyorsun, torpille adam almak ta ''bu işi herkes yapar'' düşüncesinin bir uzantısı.Kesinlikle katılıyorum.
Yorum Gönder