24 Şubat

''Çok az ömrünüz kaldı'' diyebilmek bir insana... Nasıl bir histir? Ancak duyguları bastırarak mı söylenebilir?

Güzel, aydınlık bir pazar sabahı. Biraz facebook'ta dolaştım.Bir doktorun paylaştığı fotoğraflar dikkatimi çekti. Sonra twitter'a geçtim. Haberler ilginç: Türkiye'nin en büyük 50 firması arasında yer alan bir şirket altın kaçırırken yakalanmış. Çok güzel bir kadınken, 24 yaşında ameliyatla erkek olan Rüzgar, Ayşe Arman'a ropörtaj vermiş. Sonra yarın dolunay zamanıymış, astrolojiye göre şifa ve arınma dönemiymiş. Merkür retro, iletişimde aksaklıklara dikkat. Üstelik mistik balık burcunda. Bu aralar gezegenlerin çoğu balıkta zaten.

Göz attığım konular bu eksende dolanırken, birden aklıma bir insanın bir insana yakında öleceğini nasıl söyleyebileceği sorusu geldi. Kuzenimle vefatından çok kısa zaman önce yaptığımız konuşma gözümün önünde canlandı sonra. Durumunun ciddi olduğunu bilmiyordum, bana söylememişlerdi. Hastane odasındaydık, ameliyat olmuştu, iyi de geçmişti, yakında iyileşir çıkardı nasılsa. Hayatımın hiç de etliye sütlüye dokunmayan çeşitli konularından bahsedip durmuştum.Üzüldüğüm şeylere ''boşver, takma'' dediğini çok net hatırlıyorum. Hastanede zaman geçirmek için bakar belki diyerek, bir de kadın dergisi götrürmüştüm. Sayfalarını çevirdiğini de hatırlıyorum. Sonra sakladım o dergiyi. Meğer o gün, bizim, yüzyüze konuşabildiğimiz son günmüş. Artık yaşamıyor. Ne zaman geçmişe, anılara, hatıralara tutunmamaya karar verdiğimi hatırlamıyorum. Ancak o zamanlara denk geliyor olabilir. Helva da yapmıyorum artık, tarihleri bile hatırlamıyorum kayıplarımın.

Merkür retronun etkisi miydi bu, geçmişin en hüzünlü anlarını anımsamak? İşin işine bir parça merak da katarak...Acaba doktorlar bu kötü haberi hasta yakınlarına, ya da kendisine verirken, ne zaman duygusallığı geride bırakmaya başlıyorlar? Ben olsam mesela, ''söylemesem, bilmese, şu son günlerinde umut hayatından eksik olmasa'' diye düşünebilirdim. Ancak doğru olan bu değil. Mutlak gerçeklik, muhakkak paylaşılmalı. Herkes herşeyi bilmeli. Hasta da, yakınları da... Vedalaşsınlar, son kez baksınlar birbirlerine. Açık hesap kalmasın.

Biliyor musunuz, ''öldü'' haberini almak bile inandırıcı olmayabiliyor. ''Bir mucize olacak, canlanacak, bu kötü bir rüya'' diyebiliyor insan kendi kendine. Zamanda yolculuk olsa da, onu bir kere daha görebilsem, bir sarılsam, o bile bana yeter diyerek pazarlıklar yapmaya kalkışıyorsunuz. Bedeli neyse verebilirsiniz; ömrünüzden ömür, gelecek mutluluklar, elinizde varolan neyse.  Ancak hayatın kuralları belli, değişmiyor kimsenin güzel hatrı uğruna. Ölen ölüyor. Doktorlar eğer bu mesleği yapmak istiyorlarsa, gerçekleri işin işine duygularını katmadan söylüyor ve yaşamlarına devam ediyorlar.Nasıl başarabiliyorlar, onlara sormak lazım.

O son nefes... İnsan hazırlanabilir mi ölüme? Gülerek gidebilir mi bilinmeyene? Sevdiklerini arkasında, belki de başka bir boyutta bırakabilir mi rahatlıkla? Ya da peri masallarındaki gibi mi hayat, gözlerler mi biz fanileri yukarılardan? Arada bir gördüğümüz rüyaların gerçeklik payı var mı? Yoksa hasretin, özlemin oluşturduğu halisünasyonlardan mı? Aslında bizim gerçek bildiğimize hologram, aldığımız nefeslere de boş derler ya; belki de onlar uyanmıştır rüyadan da bizler düş kurmaya devam etmekteyiz, kimbilir. Ölüm en mantıklı, akıllı, kültürlü insanlara bile bu soruları sordurur mu, bunlar benim naifliğimin izdüşümleri mi?

Ve beyin nasıl bir mekanizmaya sahiptir de, insanın unuttuğu bir günü, bir tarihi facebook'taki fotoğraflardan, kuzenle bir anıdan yola çıkararak, ordan burdan dolaşarak hatırlatıverir yine. Bugün öylesine, aydınlık bir pazar günü değil ki. Babamı defnettiğimiz gün.
24 Şubat 24 Şubat Reviewed by Arzu Pınar on Şubat 24, 2013 Rating: 5

5 yorum

Enis Diker dedi ki...

Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın

Unknown dedi ki...

KALEMİNİZE ELİNİZE SAĞLIK BLOGUNUZU ÇOK BEĞENDİM

Arzu Pınar dedi ki...

Çok teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Allah rahmet eylesin.Yazınızdan çok etkilendim belkide bugünlerde hastanede kardeşim olduğundandır.Çok boş geliyor herşey amaçsız yazınız bana bunları hatırlatıyor .

BENoloji dedi ki...

Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun...