Şirketler Girişimci Ruha Hazır mı?
Girişimciliğin üzerinde son dönemlerde oldukça durulmaya başlandı.Ekonominin içinde bulunduğu durum ve istihdam sağlamaktaki zorluklardan dolayı insanlar, kendi işlerinin sorumluluğunu üstlenmeleri yönünde yönlendiriliyor olabilir.Ancak sadece bu kadarla kalmıyor. Girişimcilik ruhu artık şirket bünyelerinde de destekleniyor. Risk alabilen, doğru olduğunu düşündüğü konularda otoriteye karşı çıkabilen, düşleyen, yeni yollar denemekten çekinmeyen, kimsenin göremediğini görebilen çalışanları çekmek istiyorlar. Rekabet o kadar güçlü ki; sektörü çok iyi bilen, işini kusursuz yapan, kendini geliştiren, ekip ruhuna sahip olan çalışanlar başarı için yeterli olmayabiliyor.Bu kadroya katılması gereken, başka özelliklere sahip kişilere de ihtiyaç var günümüzde.En çok ta girişimcilere.
Harvard Business Review'un Mayıs sayısında; ''CEO'luğun öğrenebileceğini düşünüyoruz.CEO'lara girişimciliği öğretmeye pek vakit harcamıyoruz.'' diyor Marc Andreessen.Kendisi de IT konusunda bir girişimci. Girişimcilik üniversitelerde de öğretilemiyor. Hatta Bill Gates'ten, Steve Jobs'a; bu alandaki en büyükler okulu bırakanlardan çıkıyor. Üniversitenin kendilerine bir şey katamayacağı yönünde bile karar verebilen girişimci ruhlar, kurumsal dünyanın bir parçası olmaya nasıl ikna edilecekler? Diyelim ki bu yapıda bir kişi, henüz kendi projelerini netleştiremedi, sermaye bulamadı ya da kendi işini kurmadan önce biraz tecrübe kazanmak istedi.Senaryo nasıl olurdu?
Yıl: 2013
Yer: Türkiye
Aktörler: Girişimci ruhlu genç, Türk patron, iyi eğitim almış, parlak, patronu idare etmesini bilen Genel Müdür, yükselmeye çalışan direktörler, kurumsal hayatta varlığını sürdüren çalışanlar.
Gencimiz öncelikle kendisine verilen her işi büyük bir hevesle tamamlayacak, her güne yeni önerilerle başlayacak, işi bittiği halde ofiste oturmaktan sıkılacak, kısa sürede ekip arkadaşlarının kıskançlığını kazanacak, supervisor'ının canını sıkacak ve uyumsuzlukla suçlanacak. Genel Müdür ve patronu ancak şirket kutlamalarında uzaktan görebilse de; eğer kendini kısa sürede göstermeyi başarabilmiş, bir direktörün dikkatini çekebilmişse, rotasyonla veya iş zenginleştirmeyle kurum bünyesinde tutulabilir.Bu arada çok değerli risk alma, tutkusunun peşinden gitme, hayal kurma gibi özelliklerine gem vurması gerekecek. Eğitim hayatının başaramamış olduğunu fonsiyonunu kaybetmiş prosedürler, farklılıklara toleranssız yöneticiler, sonu gelmek bilmeyen toplantılar ve gereksiz işler kısa süre içinde başararak, girişimcilik ateşini söndürecek.
En iyi senaryoda zaten kendisi de bir girişimci olan patronu yakınen gözlemleyerek; onun hatalarından ders alıp, iyi özelliklerini kazanarak kendisini geliştiren genç bir çalışanı görebiliriz. Ekibi kazanmak, liderlik potansiyelini ortaya çıkarabilir. Direktörlerden iş yapma biçimlerini geliştirmeyi öğrenebilir. Genel Müdür'den uzun vadeli ve stratejik düşünme, sistem kurma, değerlerle yönetimi kapabilir.Bu arada fikirlerini özgürce paylaşabileceği ve cesaretlendirileceği platformlar olduğundan, şirkete katkıda bulunacak. Bitmek bilmeyen enerjisi, kararlılığı ki bu girişimcilerde inatçılık boyutundadır ve yaratıcılığıyla o da kuruma, en çok ihtiyaç duyulan ivmeyi kazandıracak.
Ne zamana kadar?
Starbucks CEO'sunun kahve zinciri bir şirkette işe başladığını, bir fikir anlaşmazlığından dolayı gitmek zorunda kaldığını, yüzlerce kez neredeyse kapıdan kovularak sermaye aradığını ancak yılmayarak hedefine ulaştığını biliyoruz. Çalıştığı şirkette kalıp, Genel Müdür olabilirdi belki de; ancak çok daha büyüğünü kendisi kurdu.
Girişimciler şirketlerde kalabilir mi, bu konuda araştırmalar yapılmış mı bilmiyorum. Ancak her geçen gün daha çok şirket girişimciliği değerlerinin arasına katmaya başladı. Demeçlerinde yer veriyor, çalışanlarının girişimci ruhlu olduklarından bahsediyorlar. Ne kadarının kurum kültürleri, iş yapma biçimleri buna uygun, onu da bilmiyorum. Sadece sözle kalıyorsa, birinci senaryo hayat bulur. Girişimci çalışan ya ortama uyum gösterek, kendini gerçekleştiremeyecek; ya da en kısa sürede oradan kaçacaktır. İkinci senaryo için kendininkilerine karşı görüşleri de dinleyebilecek patronlar, gerçek liderler ve üst düzey yönetim anlayışı gerekiyor. Bu arada her kendi fikri konusunda ısrar eden, farklı görünen ve davrananların girişimci olmadıkları aşikar.Aradaki fark iş sonuçları ve nakde dönüşen hayallerde yatıyor.
Harvard Business Review'un Mayıs sayısında; ''CEO'luğun öğrenebileceğini düşünüyoruz.CEO'lara girişimciliği öğretmeye pek vakit harcamıyoruz.'' diyor Marc Andreessen.Kendisi de IT konusunda bir girişimci. Girişimcilik üniversitelerde de öğretilemiyor. Hatta Bill Gates'ten, Steve Jobs'a; bu alandaki en büyükler okulu bırakanlardan çıkıyor. Üniversitenin kendilerine bir şey katamayacağı yönünde bile karar verebilen girişimci ruhlar, kurumsal dünyanın bir parçası olmaya nasıl ikna edilecekler? Diyelim ki bu yapıda bir kişi, henüz kendi projelerini netleştiremedi, sermaye bulamadı ya da kendi işini kurmadan önce biraz tecrübe kazanmak istedi.Senaryo nasıl olurdu?
Yıl: 2013
Yer: Türkiye
Aktörler: Girişimci ruhlu genç, Türk patron, iyi eğitim almış, parlak, patronu idare etmesini bilen Genel Müdür, yükselmeye çalışan direktörler, kurumsal hayatta varlığını sürdüren çalışanlar.
Gencimiz öncelikle kendisine verilen her işi büyük bir hevesle tamamlayacak, her güne yeni önerilerle başlayacak, işi bittiği halde ofiste oturmaktan sıkılacak, kısa sürede ekip arkadaşlarının kıskançlığını kazanacak, supervisor'ının canını sıkacak ve uyumsuzlukla suçlanacak. Genel Müdür ve patronu ancak şirket kutlamalarında uzaktan görebilse de; eğer kendini kısa sürede göstermeyi başarabilmiş, bir direktörün dikkatini çekebilmişse, rotasyonla veya iş zenginleştirmeyle kurum bünyesinde tutulabilir.Bu arada çok değerli risk alma, tutkusunun peşinden gitme, hayal kurma gibi özelliklerine gem vurması gerekecek. Eğitim hayatının başaramamış olduğunu fonsiyonunu kaybetmiş prosedürler, farklılıklara toleranssız yöneticiler, sonu gelmek bilmeyen toplantılar ve gereksiz işler kısa süre içinde başararak, girişimcilik ateşini söndürecek.
En iyi senaryoda zaten kendisi de bir girişimci olan patronu yakınen gözlemleyerek; onun hatalarından ders alıp, iyi özelliklerini kazanarak kendisini geliştiren genç bir çalışanı görebiliriz. Ekibi kazanmak, liderlik potansiyelini ortaya çıkarabilir. Direktörlerden iş yapma biçimlerini geliştirmeyi öğrenebilir. Genel Müdür'den uzun vadeli ve stratejik düşünme, sistem kurma, değerlerle yönetimi kapabilir.Bu arada fikirlerini özgürce paylaşabileceği ve cesaretlendirileceği platformlar olduğundan, şirkete katkıda bulunacak. Bitmek bilmeyen enerjisi, kararlılığı ki bu girişimcilerde inatçılık boyutundadır ve yaratıcılığıyla o da kuruma, en çok ihtiyaç duyulan ivmeyi kazandıracak.
Ne zamana kadar?
Starbucks CEO'sunun kahve zinciri bir şirkette işe başladığını, bir fikir anlaşmazlığından dolayı gitmek zorunda kaldığını, yüzlerce kez neredeyse kapıdan kovularak sermaye aradığını ancak yılmayarak hedefine ulaştığını biliyoruz. Çalıştığı şirkette kalıp, Genel Müdür olabilirdi belki de; ancak çok daha büyüğünü kendisi kurdu.
Girişimciler şirketlerde kalabilir mi, bu konuda araştırmalar yapılmış mı bilmiyorum. Ancak her geçen gün daha çok şirket girişimciliği değerlerinin arasına katmaya başladı. Demeçlerinde yer veriyor, çalışanlarının girişimci ruhlu olduklarından bahsediyorlar. Ne kadarının kurum kültürleri, iş yapma biçimleri buna uygun, onu da bilmiyorum. Sadece sözle kalıyorsa, birinci senaryo hayat bulur. Girişimci çalışan ya ortama uyum gösterek, kendini gerçekleştiremeyecek; ya da en kısa sürede oradan kaçacaktır. İkinci senaryo için kendininkilerine karşı görüşleri de dinleyebilecek patronlar, gerçek liderler ve üst düzey yönetim anlayışı gerekiyor. Bu arada her kendi fikri konusunda ısrar eden, farklı görünen ve davrananların girişimci olmadıkları aşikar.Aradaki fark iş sonuçları ve nakde dönüşen hayallerde yatıyor.
Şirketler Girişimci Ruha Hazır mı?
Reviewed by Arzu Pınar
on
Mayıs 03, 2013
Rating:
Hiç yorum yok
Yorum Gönder