HAKKINI VERMEK



Temizliğe gelen kadın, ne bir ikramımı kabul etti, ne de bahşişi. Sabah biraz gecikmişti. Zamanın dolduğunu, gidebileceğini söylediğimde, ''yok dedi, sabah geç kalmıştım, hakkı geçmesin.'' Fazla fazla kaldı evimde. Kapalı birisiydi, evde temizlik yaparken de, örtüsünü çıkarmadı. Aynı şeyleri giyermiş, eskimeden yenisini almazmış. Onun da evinde az mobilya varmış.

İşinin hakkını vermek, helal olmayan bir şeyi almamak onun için çok önemliydi. Her haliyle dürüst, namuslu ve inançlıydı. Dindar olmanın da hakkını veriyordu.  Son yıllarda kendine müslüman, çıkarlarını kollayan, güvenerek sırtını bile dönemeyeceğin o kadar çok insanla çevrelenmişiz ki; afalladım biraz, gittikten sonra da bir süre kendime gelemedim. Önce içim rahatladı. ''Oh iyilik ne güzel'' dedim. Sonra bir lokma, bir hırka üzerine düşünmeye başladım.

Benim için müslüman, hırıstiyan, yahudi, musevi, ateist hepsi bir. Herkesin inancı kendine. Ancak davranışlara çok dikkat ederim ve gittikçe daha da seçici olmaya başlıyorum, yalnızlığı göze almak pahasına... İnsanları kullanıp, kullanmadığına bakarım örneğin. Kırıcı konuşuyor mu, hak yiyor mu, çıkarcı mı vb... Her birimizin kendisiyle işi zor. ''Oldum ben, bitti, erdim artık'' diyemiyoruz, derinlerde kim bilir neler yatıyor da, yüzünü göstermiyor henüz. Yine de bazılarında bu negatiflikler öylesine dışa taşıyor ki, insan yanına yaklaşmaya çekiniyor. Daha dün yobazlar karşısında dimdik duran ve açıklamalarıyla insanları aydınlatan İhsan Eliaçık'a, Kayseri'de linç girişiminde bulunuldu. Saldırganların gözünde İhsan Eliaçık din düşmanı. İnsanı katletmeyi kendine hak görenler ne peki? Cennet yolcusu mu? Dindar mı? Dinler insan öldürmeyi yasaklıyor oysa.

Her din insanın zarar verici davranışlarını dönüştürmeyi ve nefsini törpülemeyi amaçlıyor. Bunu birbirinden farklı peygamberlerin  yollarından yapsa da; öz aynı, samimiyetlerinden de şüphem yok. Yine de büyük kitlelere yayıldıklarında, zamanla saflıklarını yitirdiklerini ve sapla samanı ayırt etmek için de insanın ustalaşması gerektiğini düşünüyorum. Kimileri gerçekten dindar.  Kimileriyse sadece görünürde, öyle ki insanı dinden bile soğutuyorlar.

Dünya bu; iki kutuptan oluşuyor. İyiler olduğu gibi, kötüler de olacak. Başka türlüsünü beklemek saflık olur. Yine de her şeye hazırlıklı olan ben, bugün biraz afallamadım dersem yalan olur. Çok uzun zamandır ilk kez, iyi ve dindar birisiyle karşılaştım da, ondan bu hassaslığım. Temizlik şirketinin gönderdiği anketi, en yüksek puanları işaretliyerek, cevapladım. ''Bir daha çalışmak ister misiniz?'' sorusuna da ''evet'' dedim. İşinin hakkını veren birisini kim istemez.


Görsel: Hiç, Karafuat, Pinterest'ten.
HAKKINI VERMEK HAKKINI VERMEK Reviewed by Arzu Pınar on Ekim 22, 2017 Rating: 5

2 yorum

dondurma delisi dedi ki...

Benim eski çalıştığım şirkete gelen temizlik görevlisi bayan da bulaşık makinesi deterjan tabletlerden alıp çantasına koymuş, şirketteki çalışan başka bir arkadaşım geçerken çantasının içinde gördüğünü söyledi ve bir daha onu çağırmadık. Hak konusuna bende dikkat ederim her şeyin hesabının tek tek sorulacağını bildiğimiz halde bu kadar kolay hakka geçmek düşündürücü.

Arzu Pınar dedi ki...

Herkesin etik anlayışı farklı. Fark edilmeyeceğini düşünerek, çalıyorlar ama ortaya çıkınca tüm güven kaybediliyor işte.