SINIFIN AYLAK ÇOCUKLARI HAYATTA NASIL BAŞARILI OLUYOR?


Değerli çalışanlarımız,

10 Ağustos Dünya Aylaklık Günü. Bugünün anlam ve önemine istinaden,  bir gün tatil ilan ediyoruz. Aylaklık hakkınızı kullanmanızı, bugün doya doya tembellik yapmanızı sizlerden bekliyoruz.

İnsan Kaynakları Başkanlığı


Bu bir Zaytung haberi değil, bugün kurduğum bir düş. 10 Ağustos'un Dünya Aylaklık Günü olduğu ise doğru, kimin başlattığı bilinmese de. Ancak asırlardır tembelliğe yüklenen olumsuz anlam ve çalışkanlığın yüceltilmesiyle; ne biz çalışanlar, ne üst yönetim, ne de İnsan Kaynakları henüz böyle kararlara hazır sayılmaz.

Ünlü filozof Bertrand Russell ''Çalışmak abartılmış bir eylemdir'' der oysa. Ona göre zenginler, kendi çıkarlarına uyduğu için aylaklığın günah olduğu fikrini yaymıştır. Ancak toplumların gelişimi, düşünmek ve yaratmak için boş zamanı olan kişiler tarafından sağlanabilirdi. Sanatı geliştiren, bilimsel ilerlemeyi sağlayan, kitaplar yazan, yeni felsefeleri yayanlar, toplumsal ilişkileri inceleyenlere göre aslında hiç durmadan çalışanlar değil, aylaklardı.*

Geçenlerde, bayram tatilinin uzamasına üzüldüğümü fark edince,  durumumun pek de normal olmayabileceğini düşündüm. 5 yıl oldu Headline'nı kuralı. İlk yıllar çalışmak için çok şeyden fedakarlık etmeyi göze almıştım.  İşkolikliğe yatkın bir yapımın olduğunu biliyorum. Ancak bunun sonunun hayra alamet olmadığını bilecek kadar da insan psikolojisiyle ilgiliyim. Dolayısıyla ben de çözüm aramaya başladım. Gözüme Ali Tufan Koç'un yaptığı Aylaklık Sanatı isimli bir konuşma çarptı ve onu dinlemeye,  Bebek'teki Daire 1'e gittim. Tanımayanlar için Ali Tufan Koç, yarı zamanlı New York'ta yaşayan bir gazeteci. Güzel yazıları ve söyleşileri var. Konuşmasını dinleyene kadar aylaklık denildiğinde gözümün önünde kahvede okey oynayan adamlar canlanırdı. Oysa öyle değilmiş. Medeniyetimizi aylaklara borçluymuşuz.

Aylaklıkla kast ettiği, televizyonun karşısında, frekansı düşürerek, yayılmak değil. Aslında hiç bir şey yapmamak. Şalteri indirip, beyni bir süreliğine kapattığınızı imajine edin. Elbette o, o sürede yaşamsal faaliyetlerine devam edecek. Ancak bir şey düşünmeyeceksiniz. Bu hale en iyi yürürken geçebilirsiniz. Yürürken, aklınıza ani bir düşünce gelebilir, gözünüz bir ağaca takılabilir... Sorun değil, hiç birinin üstünde durmamak aylaklık hali.

Örneğin pek çok yazarın yürüyüşlerini hiç aksatmadığı biliniyor. Bu kişiler düşündüğümüz anlamda tembel değiller, yoksa onca eseri ortaya çıkaramazlardı. Ancak her gün, belli bir süreyi, kendileri için ayırıyorlar. Bu sürede de, bizim tembellik denildiğinde aklıma gelenleri değil, düşüncesizlik haline geçecekleri aktiviteleri yapıyorlar. Yürümek, bisiklete binmek, oturmak, her şey olabilir; yeter ki düşünmeyin.

Nörobilimci Andrew Smart, Oto Pilot isimli kitabında; ''Yaşamınız üzerindeki manuel kontrolü bırakıp, dinleme durumuna geçtiğiniz zaman, beynin otopilotu devreye girer. Bu otopilot gerçekte nereye gitmek istediğinizi ya da ne yapmak istediğinizi bilir. Fakat onun bildiğini ortaya çıkarmanın yolu sizi yönlendirmesine izin vermekten geçiyor'' der ve hiç bir şey yapmamayı tavsiye eder.

Ali Tufan Koç'un konuşmasını dinlerken, aylaklığı nasıl da küçümsediğimin farkına vardım. Bir sorusu üzerine karşılıklı konuşurken, ''Al karşına, Aylak Arzu'yu, ona da yaşama hakkı tanı'' diyince, çok net anladım bu tarafımı nasıl da yargıladığımı ve bastırdığımı. Oysa yaratıcılık da, başarı da aslında bu akıllı aylaklığa bağlıymış. Belli bir süre, hiç bir şey yapmamak için zamanımızı ayırmaya karar verecek kadar akıllı olmaya ve sonra da aradan çekilmeye...

''Uyku ne güne duruyor? Zaman mı var, zaten zor yetişiyoruz? Yaratıcı olmam beklenmiyor, işleri yetiştirmem bekleniyor'' gibi türlü argümanlarınız olabilir. Sonuçta herkes aynı şeyi yapmak zorunda değil. Dünyanın karıncalara da, arılara da, kelebeklere de ihtiyacı var sonuçta, değil mi? Ancak şu da gözden kaçırılmayacak bir gerçek: Dünyanın yaratıcılığa ihtiyacı var. Sanatın da, bilimin de, iş dünyasının da... Yaratıcılık için de aylaklık şart. Eskiden bilimle, nöronlarla yaratıcılığın arasındaki bağı açıklayamıyor ve bu alanı ya aç kalmayı bile göze alacak kadar tutkulu insanlara, ya da asilzadelere bırakıyorduk. Oysa şimdi teknolojinin gelişimiyle birlikte yaşam koşullarımızı yeniden düzenleyebiliriz. Akıllı robotlarla, insanların işinden olacağı karamsar senaryolar yazmak yerine; zamanımızı müthiş bir yaratıcılığa nasıl ayırabileceğimizi ve üretebileceğimizi konuşabiliriz. Çocuklarımızın bu taraflarını köreltmeyecek, yeni bir eğitim sistemi tasarlayabiliriz. Einstein'ı öğretmeni aptal ilan etmişti, Edison'ı da öyle. Oysa çok zeki olduklarını biliyoruz. Öğretmenin sınırlı bilgilerini dinlemektense, hiç bir şey yapmamış olabilirler o ders saatlerinde. Her sınıf birincisinin hayatta da aynı başarıyı sürdüremediğine de, sınıfın aylak çocuklarınınsa pek çoklarını şaşırttığına da tanık olduk. Akıllı aylaklarmış demek ki. Sırları buymuş, yeni anladık.

Nörobilim daha da ilerlemeye ve insan beyninin sır perdesini aralamaya devam ettikçe; belki gün gelecek, çalışanların da zamanlarını daha akıllıca kullanacakları bir iş hayatımız olacak. Akıllı aylaklığa, hiç bir şey yapmamaya zaman ayırmaya ve yaratıcılığa teşvik edilecekler. Bugün kulağa Zaytung haberi gibi gelebilir, ancak yarın bambaşka bir dünyaya uyanabiliriz.

Kaynaklar:

* Bertrand Russell, Aylaklığa Övgü, Nadir Kitap.
* Andrew Smart, Oto Pilot, Nail Kitapevi.



SINIFIN AYLAK ÇOCUKLARI HAYATTA NASIL BAŞARILI OLUYOR? SINIFIN AYLAK ÇOCUKLARI HAYATTA NASIL BAŞARILI OLUYOR? Reviewed by Arzu Pınar on Ağustos 10, 2018 Rating: 5

1 yorum

Yeni Medya dedi ki...

incelemeleriniz ve paylaşımlarınız için teşekkürler...