Soft Power, Hard Power
Gandhi, Mandela ise ince güce;
- Kitleleri etkilediler mi? Evet.
- Halklarının kaderlerini değiştirdiler mi? Evet
- Çok güçlüler miydi? Evet
- Kaba güç mü kullandılar? Hayır
- Onları bu kadar güçlü kılan neydi?
Ince gücün ne olduğu bu sorunun karşılığı.
Askeri gücünün, insanların, parasının olmadığı bir ülke varlığını bağımsız olarak sürdüremez. Ya ince gücün olmadığı bir ülke birlik ve beraberliğini sürdürebilir mi?
Ince gücü daha iyi anlayabilmek için yönetmenliğini Clint Eastwood'un yaptığı Invictus filmini izledik. Ağır aksak temposuna rağmen hikayesinin gücü filmi izletiyordu. Mandela'ın yaklaşık 30 yıl süren hapis döneminden sonra iktidara geldiğinde Milli Rugby takımına olan desteği gösteriliyordu filmde. Takım ağırlıklı beyazlardan oluşuyor ve siyahlar değil takımlarının kazanmasını, yenilmesini istiyorlar. Durum buyken Mandela takımı değiştirmiyor, beyazlarla siyahları bir araya getirecek bir araç olarak kullanıyor. Takım herkesi şaşırtarak dünya şampiyonu oluyor. Tüm dünyanın gözleri Güney Afrika'ya çevriliyor. Tam da Mandela 'gelin buraya yatırım yapın' derken. Işte ince güç ve dahi bir lider.
Ince güçten, fikirlerden neden bu kadar korkulduğunu daha iyi anladım. Çünkü en az kaba kuvvet kadar kuvvetliler. Bende daha başka çağrışımlar da yaptı. Kadınlar ince gücü kullanırken, erkekler kaba kuvvetin simgesi olarak beliriverdiler gözümün önünde. Görev başına gelince eski elemanları kovup, kendi ekibiyle çalışan liderler kaba kuvvet; kalastan yönetici yaratan liderlerse ince güce sahip oluverdiler bana göre. Amerika'dayım ya, burada agresif olmak destekleniyor. Agresiflikle kastedilen kimsenin gözünün yaşına bakmadan, kazanmak illa kazanmak, en tepeye çıkmak. 'Ince güç olmadan olmaz' dedim.Sınıf bana inanmadı. Pek çok örnekleri olduğunu söylediler. 'Yükselseler de kalıcı olmazlar' dedim. 'Sadece kaba kuvvetle olmaz, etkileyici de olmalılar' günümüzün liderleri. Sonra hocaya şunu sordum:
- Mandela kendini nasıl bu kadar iyi bir lider olarak yetiştirdi?
Soft Power, Hard Power
Reviewed by Arzu Pınar
on
Mart 31, 2011
Rating:
1 yorum
thank you.
Yorum Gönder