Gönlünü Işe Vermek
Howard Schultz'un ''Starbucks, Gönlünü Işe Vermek'' isimli kitabını okuyorum.Starbucks'ın benim için ayrı bir yeri var. New York'ta ders aralarında, hemen hemen her gün gittiğimiz, bazen bir yandan kahvemi içerken, caz müziği eşliğinde uzun uzun ders çalıştığım, çalışanlarının adımı bir türlü anlayamayıp, sürekli harf harf söylettiği, hatta ''senin adın bundan sonra Allison olsun'' diyerek isim taktıkları benim için lovemark olmuş keyif yeri. Kahveleri pahalı, ama lezzetli. Ortamını da seviyorum, hikayesini de.
Howard Schultz fakir bir Yahudi ailenin çocuğu, Brooklyn'li. Spor bursuyla üniversitede okuyor, işe girdiği Starbucks'ı satın alıyor ve dünya markası haline getiriyor. Kitapta bu süreci anlatmış. Hangi motivasyonlarla işe başladığını, vizyonunu, çalışanlara verdiği önemi ve Starbucks'ta oluşturdukları kültürü...Ilk kez bir CEO'nun, patronun bir kitabında bu kadar çok değerlerden, çalışanlardan ve gönülden bahsettiğine rastlıyorum. Gerçi bu gibi kitaplar nitelikli çalışanları şirkete çekmek ve PR amacıyla da iyi araçlar, ancak samimiyetten çok uzak değil. Içinde özellikle Türk patronlarının, başarılı genç girişimcilerin örnek almaları gereken çok şey var. Gönül, vefa bizim Anadolu kültürümüzde olan şeyler. Gel gör ki uygulamalar gönlümüzü işe vermediğimizi, insanları önemsemediğimizi, kültür ve değerleri afişlerde yazan cümleler olarak gördüğümüzü gösteriyor.Sonuç belli bir yere kadar büyüyen, profesyonelleşemeyen ve yabancılara satılan Türk şirketleri. Bunun arkasında ağırlıklı olarak profesyonellere yetki verememe, iç çekişmeler, pazarı anlayamama, dar vizyon, günü kurtarırken uzun vadeli düşünememe ve risk alamama yatıyor.
Kitaptan sevdiğim ve yöneticilere faydalı olacağına inandığım bazı cümleleri paylaşmak istiyorum:
- Akıllı bir yönetici ekip, şirketin başarılı olması bakımından hayati bir öneme sahiptir.Güçlü, yapıcı insanlar sürekli evet efendim diyen insanlardan çok daha uyarıcıdır.Sizden daha az bilen insanlardan ne öğrenebilirsiniz?Bir süre egonuzu tatmin ederler ve kolay emir alırlar ama büyümenize yardımcı olmazlar.
- Starbucks çalışanlarının güvenini kazanmanın tek yolu onlara karşı dürüst davranmak, planlarımı ve heyecanımı onlarla paylaşmak, sonra sözümde durmak, verdiğim sözü tam olarak yerine getirmekti. Vaatlerimin boş olmadığını davranışlarımla göstermediğim sürece kimse benim peşimden gelmeyecekti.
- Çok hata yaptık.(Hatalarından öğrenmiş)
- Partner edinirken, çalışanları seçerken tutkunuzu, bağlılığınızı ve hedeflerinizi paylaşan insanları seçtiğinizden emin olun.
- Başarılı insanlar herhangi bir şeyi yapmak için inanılmaz bir güdüye sahip.Kazanmak için enerji harcıyorlar.Bu dünyada çok az insan büyük bir risk altına girmeye heveslidir.
- Adeta çaldığım her kapıdan tekme tokat dayak yiyip geri çevriliyordum. (Sermaye bulmak için bir sene boyunca 242 kişiyle görüşmüş, 217'si ''hayır'' demiş.)
- Bir şirketin dinç kalmak için hayalperest, girişimci, profesyonel yönetici ve lider gibi insan tipleri için canlı ve ilgi çekici bir ortam hazırlaması gerekir. Bunu yapmazsa vasat bir şirket olmayı göze almış demektir.
-Starbucks giib bir şirketin müzik işine girmesi anlamlı mı?Buna kayıtsız şartsız evet diyebilirim.Satışlarımız arttı, ama daha önemlisi misafirlerimize bir kahve mağazasında asla beklemeyecekleri ürünlerle sürprizler yapmaya devam edeceğimizi duyurmuş olduk.
-Girişimcinin, girişimci ruhun önüne geçmesine izin vermeyin.Pek çok girişimcinin düştüğü bir tuzak vardır:Kendilerini vizyonlarına o kadar kaptırmışlardır ki çalışanlardan biri, özellikle de asıl vizyona uymuyormuş giti görünen bir fikir ortaya attığında daha baştan reddetmek isterler.
(Frappucino'ya başta karşı çıkmış)
- Hayalperest olarak işe başladım.Sonra girişimciye dönüştüm.Bundan sonra şirket büyürken profesyonel yönetici olmak zorundaydım.Bugün benim rolüm Starbucks'ın lideri, hayalperesti, amigosu ve bekçisi olmak.
-Başarı paylaşıldıkça güzelleşir.
Ilgilenenler için Howard Schulz'un CNN'deki son ropörtajını şu linkten izleyebilirsiniz: http://www.cnn.com/video/#/video/bestoftv/2011/08/17/piers.starbucks.schulz.economy.cnn?iref=allsearch
Not: Kitapta, sendika olmaması fikrinin çalışanlardan geldiği konusu uzun uzun açıklanmış.Bana pek inandırıcı gelmedi.
Gönlünü Işe Vermek
Reviewed by Arzu Pınar
on
Ağustos 24, 2011
Rating:
3 yorum
Kendi ufkunu yaratıp o yöne koşan insanların öyküleri çok etkileyici. Ülkemizden de bir gün kendi bileğinin hakkı ile başarılı olmuş insan öyküleri çıkmasını diliyorum.
"Gönlünü işe vermek!" sözün düşündürdü beni..Herişi aşkla yapmak daha doğru söz gibi görünüyor.aşkı da aşkla yapmalı, yemeği de, işi de...Doğayı da aşkla sevmeli...Tontini.
Insallah Vladimir :) Ben de bunu dilerim.
Dün akşam Cemal Nur Hanım'ı dinledim televizyondan. Gönlünü Allah'a vermekten bahsetti. Gönlümüz Allah'ta olsun, her işi de o görecekmiş gibi yapalım :) Hayat ne güzel olurdu değil mi?
Yorum Gönder