Warren Harding Hatası: Neden Uzun Boylu, Esmer ve Yakışıklı Adamlara Kanarız?
Warren Harding Amerika Birleşik Devletleri'nin 29.Başkanı. 2 yıl bu görevde kalmış, kalp krizinden ölene kadar.
Malcolm Gladwell'in yazdığı Blink'i okuyana kadar ismini hiç duymamıştım. Gladwell'i ufuk açtığı için çok beğenirim. İstatistiklerle, deneylerle, o zamana kadar fark etmediğim ayrıntılara dikkat çeker; hayatı aydınlatır. Kitabının 3. bölümünü bu Başkan'a ayırmış. Zeki sayılmayan, poker ve golf oynamayı seven, kadınlara düşkün ve yakışıklı biri olarak betimlemiş. Politikada hiç bir zaman sivrilememiş, Harry Daughery ile tanışana kadar. Daughery, onu görür görmez, mükemmel bir Başkan tipine sahip olduğunu düşünmüş. Çelik grisi saçlarıyla, siyah kaşlarının tezadı güçlü bir ifade yaratıyormuş; fiziği, duruşu, gür sesi ile o makama çok yakıştırmış Warren Harding'i. Nitekim doğru bir konumlandırma ve iyi halkla ilişkilerle Başkan da yapmış. Görenlerde, kalabalıktan kendini ayırt eden görüntüsü ve yakışıklılığı ile cesur, zeki ve saygın biri olduğu izlenimini bırakıyormuş Harding. Görünümün yarattığı çağrışımlara kanan ve yüzeyin altını kazımayanlarda. Oysa tarihçiler Amerika'nın en kötü başkanlarından biri olduğu konusunda hem fikir.
Başarı, zeka ve yeteneğin ne fiziksel görünümle, ne de cinsiyetle bir ilgisi olmadığı halde; araştırmalar erkekler, uzun boylular, fiziksel olarak yakışıklı ve güzel olanlara pozitif ayrımcılık yapıldığını gösteriyor. Daha çabuk terfi ediyorlar, daha çok kazanıyorlar. Harry Daughery gibi biriyle karşılaşırsanız, Başkanlık makamına kadar ulaşabiliyorsunuz. Oysa aklı çalışan, hayat tecrübesine sahip herkes; dışa kanmayıp, iç yüzünü, yetkinliklerini, kişiliğini de tanımaya gayret eder demek mantıklı olsa da; gerçeği yansıtmaktan uzak. İş dünyasında da, siyasi arenada da Warren Harding vakalarını hala yaşıyoruz. Gerçekler yerine, olmasını istediğimize inanıyoruz. Aslına bakarsanız kendimizi bile bile kandırmayı seçiyoruz.
Gladwell kitabında, sadece belli bir azınlığın doğruyla yanlışı ayırt etme yeteneğine sahip olmadığını, pek çoğumuzun bunu sezdiğini de belirtiyor. Göz açıp kapayıncaya dek geçen iki saniyede içimizde bir his beliriyor, stres seviyemiz yükseliyor, bedenimiz çeşitli tepkilerle bize mesajını doğrudan iletiyor. Ancak sonrasında araya uzmanların görüşleri, çağrışımlar, pek çok karışık mesaj girince; önsezimizden uzaklaşıyoruz. Nitekim yandaki fotoğrafa bir süre bakınca, Harding güçlü birisi izlenimini vermiyor değil; ancak ilk gördüğüm anda hissettiğime olumlu diyemem.
İlk 2 saniyedeki izlenimi unutmamak gerek.
Malcolm Gladwell'in yazdığı Blink'i okuyana kadar ismini hiç duymamıştım. Gladwell'i ufuk açtığı için çok beğenirim. İstatistiklerle, deneylerle, o zamana kadar fark etmediğim ayrıntılara dikkat çeker; hayatı aydınlatır. Kitabının 3. bölümünü bu Başkan'a ayırmış. Zeki sayılmayan, poker ve golf oynamayı seven, kadınlara düşkün ve yakışıklı biri olarak betimlemiş. Politikada hiç bir zaman sivrilememiş, Harry Daughery ile tanışana kadar. Daughery, onu görür görmez, mükemmel bir Başkan tipine sahip olduğunu düşünmüş. Çelik grisi saçlarıyla, siyah kaşlarının tezadı güçlü bir ifade yaratıyormuş; fiziği, duruşu, gür sesi ile o makama çok yakıştırmış Warren Harding'i. Nitekim doğru bir konumlandırma ve iyi halkla ilişkilerle Başkan da yapmış. Görenlerde, kalabalıktan kendini ayırt eden görüntüsü ve yakışıklılığı ile cesur, zeki ve saygın biri olduğu izlenimini bırakıyormuş Harding. Görünümün yarattığı çağrışımlara kanan ve yüzeyin altını kazımayanlarda. Oysa tarihçiler Amerika'nın en kötü başkanlarından biri olduğu konusunda hem fikir.
Başarı, zeka ve yeteneğin ne fiziksel görünümle, ne de cinsiyetle bir ilgisi olmadığı halde; araştırmalar erkekler, uzun boylular, fiziksel olarak yakışıklı ve güzel olanlara pozitif ayrımcılık yapıldığını gösteriyor. Daha çabuk terfi ediyorlar, daha çok kazanıyorlar. Harry Daughery gibi biriyle karşılaşırsanız, Başkanlık makamına kadar ulaşabiliyorsunuz. Oysa aklı çalışan, hayat tecrübesine sahip herkes; dışa kanmayıp, iç yüzünü, yetkinliklerini, kişiliğini de tanımaya gayret eder demek mantıklı olsa da; gerçeği yansıtmaktan uzak. İş dünyasında da, siyasi arenada da Warren Harding vakalarını hala yaşıyoruz. Gerçekler yerine, olmasını istediğimize inanıyoruz. Aslına bakarsanız kendimizi bile bile kandırmayı seçiyoruz.
Gladwell kitabında, sadece belli bir azınlığın doğruyla yanlışı ayırt etme yeteneğine sahip olmadığını, pek çoğumuzun bunu sezdiğini de belirtiyor. Göz açıp kapayıncaya dek geçen iki saniyede içimizde bir his beliriyor, stres seviyemiz yükseliyor, bedenimiz çeşitli tepkilerle bize mesajını doğrudan iletiyor. Ancak sonrasında araya uzmanların görüşleri, çağrışımlar, pek çok karışık mesaj girince; önsezimizden uzaklaşıyoruz. Nitekim yandaki fotoğrafa bir süre bakınca, Harding güçlü birisi izlenimini vermiyor değil; ancak ilk gördüğüm anda hissettiğime olumlu diyemem.
İlk 2 saniyedeki izlenimi unutmamak gerek.
Warren Harding Hatası: Neden Uzun Boylu, Esmer ve Yakışıklı Adamlara Kanarız?
Reviewed by Arzu Pınar
on
Temmuz 05, 2014
Rating:
Hiç yorum yok
Yorum Gönder