Kafir

Ayaan Hirsi Ali'nin hayat hikayesini anlattığı Kafir isimli romanını bitirdim az önce. Somalili, ancak küçük yaşlarda doğduğu ülkenin yanı sıra Etiyopya, Kenya ve Suudi Arabistan gibi çeşitli ülkelerde yaşamış, sünnet edilmiş, annesi tarafından sürekli dövülmüş, Kuran hocası tarafından kafası parçalanmış, ancak yaşamayı, hayatta kalmayı başarabilmiş birisi. İstemediği adamla evlenmemek için kaçıp, Hollanda'ya mülteci olarak sığınmış, dillerini öğrenmiş, üniversitede siyaset bilimi okumuş ve parlementer olmuş.

Gençliğinde namaz kılan, saçlarını göstermekten çekinen ve itaatkarlığıyla övgü toplarken, Hollanda'daki eşitliği, kadın ve insan haklarını görünce inancını sorgulamaya başlamış. Öyle ki ateist olduğunu itiraf etmiş ve kendilerini Allah'ın Kılıcı olarak görenlerin de bir numaralı hedefi olmuş. Beraber, islam dünyasında kadınlarla ilgili kısa bir film çektiği yönetmen öldürülmüş. Yönetmeni kurşunlamışlar, boğazını kesmişler ve kalbine de bir hançer saplamışlar. Hançerin ucunda ise bu güzel ve asi kadına yönelik tehdit mektubu varmış.


Başına gelenler, tanıdığı kadınların evlere hapsedilmeleri, dövülmeleri, aşağılanmaları, hatta sünnet edilmeleri ve tüm bunların İslam'ın kuralları olarak lanse edilmesi onu dininden soğutmuş. Hollanda'da mülteci hakları ile ilgili konuşurken, İslam karşıtlığı onu sahnelere taşımış. Tam da 11 Eylül saldırıları ile yaratılmak istenen İslam karşıtlığı propogandasına denk gelmesi, onun kullanılmış olduğunu düşündürdü bana. Çeşitli entrikalarla Hollanda vatandaşlığından çıkarılması ve kendi güvenliği için neredeyse hapis tutulmasınıysa bu genç siyasetçinin erken yaşta önünün kesilmesi olarak yorumladım.


Nerede oturduğu gizli tutuluyor, ancak en son Amerika'ya sığınmıştı bildiğim kadarıyla. Tüm hayatını, çelişkilerini, din adına yapılan haksızlıkları içtenlikle paylaşmış kitabında. Zeka, azim ve gücünü hissediyorsunuz satırlarında. Samimiyetini de, istediği kadınların kırbaçlanmadığı, alınıp, satılmadığı ve özgür oldukları bir dünya.Ve bunun için riske attığı da kendi yaşamı.
İnsan "asil kafir kim ?" sorusunu soruyor?
Namazını kılıp, orucunu tutsa da; kız çocuğunu öldürüp, gömen değil mi?
Kaltak damgasını yapıştırdığı kadını taşlaya taşlaya ödüren değil mi?
İnsanlığa en ufak bir hizmeti olmayan, ancak düşünen, çalışan, gayret edenleri kafir ilan edenler değil mi?
Bizim bunları anlamamız için illa ölüp, diğer tarafta sorguya çekilmemiz mi gerekecek?
Kafir Kafir Reviewed by Arzu Pınar on Ağustos 24, 2008 Rating: 5

10 yorum

Goddess Artemis dedi ki...

Bu kitabı ağlayarak, yer yer dehşete düşerek okudum. 2008 yazında okuduğum kitaplar arasında, birkaç tanesi zihnime kazındı. Bunlardan biri Infidel, bir başkası ise Kite Runner.

Adsız dedi ki...

Avrupalılar'a inanılmaz gelebilir, Somali'de ve diğer islam ülkelerinde kadınların yaşadıkları. Beni de bizim de aslında bunlara hiç te uzak olmadığımız dehşete soktu. Doğuda kadınlar doğranıyor töre uğruna. Ve biz hiç bir şey yapmıyoruz. Yasakla, cezayla değil; eğitimle, iknayla olmalı biliyorum. Ama hadi insan olalım artık.

Kite Runner ı da en kısa zamanda okuyacağım. Teşekkürler yorumun için.

Mehmet dedi ki...

Müsaadenizle çok değerli yorumumu yazmak istiyorum :) Bu hanımefendinin kullanıldığı konusunda sizinle hem fikirim. Batılıların yeni eğlencesi İslam karşıtlığı çünkü. Eski çağlardada bu böyleydi ama artık günümüzde basın,yayın aracılığıyla işi dalga geçmeye, aşağılamaya vardırdılar. En son Hz.Muhammed karikatürlerinde olduğu gibi. İslam ülkelerinin cehalet gibi çok önemli bir sorunu var maalesef. Mesele budur. Bu çerçeveden bakarsak bu tip olayları doğru değerlendiririz. Bu siyahi bayanın evliliği ve yaşadıkları gerçek olabilir ama yalan olduğu konusundada söylenenler var. Yani benim kafam biraz karışık. Fakat biz batının din uğruna yaptığı saçmalıkları (misyonerlerin az gelişmiş ülkeleri yağmalamsı, engizisyon mahkemeleri, yahudilere yapılanlar, haçlı seferleri vs... bu liste daha uzar gider) nasıl onların dinlerine mal etmiyorsak onlarda bu bayanın başına gelenleri İslama ve peygamberine mal etmemeliler. Vahşet,kan,gözyaşı,sömürü gibi insanlık trajedilerinde avrupalılar kusura bakmasın ama bizden çoook ilerideler. Önce herkes kendi pisliğini temizlesin. Bu bayanın yaşadıklarıda gerçekten doğruysa ve kullanılmış bile olsa onun adına üzüldüm. Olmamasını dilerdim.

Adsız dedi ki...

Merhaba,
Eskiyi bir kalemde silip yeni olanı kabullenmenin genel anlamda zor olduğundan yola çıkılırsa; İslamiyet yeni bir din diğerlerine göre. Diğerleri de istemez tabi ki, kendi dinlerinin yerine başka dinlerin hakimiyetini. Kullanılmak sözcüğü de bu anlamda çok önemli bir kavram. Bizler ne kadar farkında olamasak da ortada bir dinler savaşı var. Anadolu ve çevresi ile çevre kutsal bölgeler öteki dinlerin hakim olmak istedikleri bölgeler. 11 Eylül sonrası tekrar altı çizilerek dinler savaşı olduğu Bush tarafından söylenmişti.
Olayın gerçekliğine inanıyorum ben. Daha 5 yıl öncesinde bayanların regl dönemlerinde kutsal kitaba dokunmaları, oruç, namaz vs. ibadetlere engel olmayacağını savunmasının ardından bir kaç yıl sonra ölü olarak bulunması ve İslamiyetin modern yüzü Türkiye de böyle bir olayın yaşanması şaşırtmasın bizleri.
Kendi içimizden olmasa da bu konuda çok destek alındığı da aşikar.
Durum çoğu zaman eğitim, ikna boyutunu aşıyor yani bence. Siyasi boyutları çok daha ağır basıyor.
Bizim ülkemizi nasıl tanıyorlar dışarıda? Kapalı, peçeli bir toplum olduğumuzu düşünenler çok. Ne zaman ki ülkemize geliyorlar ve Türk insanını tanıyorlar o zaman anlıyorlar farklı bir toğlum olduğumuzu. Birlik, beraberlik içinde daha güzeli yaşamak dileğiyle,

Adsız dedi ki...

islamın demek doğru olmaz, ama şu anda uygulanış halinin reforma ihtiyacı kesin var. bu bir gerçek.aslında herşeyin sorumluluğunu dine yıkmak ta kaçış. insanlar kendi içlerindeki kötülüğü görüyor. seks saplantılılıar, kadınları öyle kapamak istiyorlar ki, düşünmesinler. ama kaçamıyorlar kendilerinden. bu sorunlara çözüm nasıl bulunur, nasıl tekamül ederiz bilemiyorum.

K®HAN dedi ki...

anladığım kadarıyla verilmek istenen islam dindarlığının bir kadının hayatını nasılda mahvettiğidir.

böyle bir kitabın yayınlanmasının amacı ne olabilir?

"bi kadının hayat hikayesi bu o kadar" diyemiyoruz çünkü
basılmış, reklam yapılmış, dilimize çevrilmiş dünyaya yayılmış.

zulüm gören tek kadın mıdır?
dinini yanlış anlayan bir kesim sadece islam'da mı var?
dindarlığın doğurduğu sonuçlar mı bunlar?
peki ya dinsizliğin sonuçları?

osmanlı devletinin son anlarında ingiltere de bir bakan ismi GLADİSTON...
SÖMÜRGELER BAKANI !

sömürdüğünden utanma birde bakanlık kur...
şimdi böyle bir bakanlıkları yok.
ama sömürüleri devam ediyor.
5 kıtada sözüm ona demokrasi dağıtıyorlar.

bunlarda yahudi ve hıristiyan... buna ne diyeceğiz?
bu beş kıtada hiç mi kadın yok?
ıraktaki kadınlar zorla namaz kıldırılıp baş örtmeyi tecavüze tercih ederlerdi sanırım.

hem islam bir insan değil ki yanar döner olsun. kimine şöyle, kimine böyle desin.
islam bir din ve gönderildiğinden beri bir noktası dahi değişmemiş olan hükümlerini içeren bir kitabı var.

bu kafir isimli kitabı yayınlayan ve okuyan diğerlerine sözüm yok.
niyetleri de umrumda değil.

ama en azından müslüman olan kişi okuduğunda rastladığında eğer şüphesi varsa dininin aslına bakar araştırır. yanlışı orada arar.
yanlış varsa eminse onu söyler
yoksa aman tertemiz dinim yanlış anlaşılmasın der susar.

aksi davranışlar nickine ilah ismi verecek kadar din olgusunu hafife alanları sevindirmekten ve başka kitap tavsiyelerini almaktan öte gitmez.

islam ve dindarlık hakkında artniyet taşıyanlara alet olma tehlikesi ise
riske edilebilecek kadar hafif bir sorumluluk değildir.

(yazınızı yayınlamaya devam edecekseniz ve yorumumuda yayınlamayaı düşünüyorsanız aşağıdaki bölümü çıkarın lütfen)

Beni anladığınızı umuyorum.
ve sizden islamı bize gönderip aydınlatanın hatırına bu yazınızı bloğunuzdan kaldırmanızı diliyorum.

selametle...

Adsız dedi ki...

merhaba,
yorumunuz ve katkınız için teşekkür ederim. kafir kitabının tanıtımını yapmamın dine herhangi bir yanlış etkisi yok. islama herşeyden önce şeriatçılar ve kendilerini Allah'ın kılıcı, dili ve yargıçları ilan edenler derin zarar veriyor. kitapta ise geri kalmış memleketlerde, tembel ve kendilerini geliştirmek istemeyen insanların nasıl da dinin arkasına gizlenmeye çalıştıkları gösteriliyor.

bazı şeyler gizleyerek, silerek; maalesef olmakta olan kötülükleri yok sayamayız. ayaan bazı ülkelerdeki uygulamaların resmini çizmiş, az bile yazmış.

sadece bu kitabı okuyarak, islam hakkında fikir sahibi olmak insanların bireysel tercihi olabilir. sitede kabir helminski nin bilen kalp kitabını da tavsiye ediyorum ki bu kitap ta tasavvuf üzerine ve dinin güzelliklerini içeriyor. son üç senemi, Kuran ayetlerinin anlatıldığı Kutsal Metinler çalışmalarında geçirdim. dindarlara da, ateistlere olduğu kadar yakınım. ben herkese yakın hissediyorum.

anladığım kadarıyla siz de dinle ilgili birisiniz.değerli bilgilerinizi paylaşmaya devam ederseniz memnun olurum.

bu arada yorumlara sansür mekanizması uygulamadım. benim onayıma gerek kalmadan yayınlanıyorlar ve içlerinden bazı yerler nasıl silinir bilmiyorum.

sevgilerimle,

K®HAN dedi ki...

ben bir din adamı değilim. din üzerine bir okul okumadım.az kitap okudum, çok hayatı okudum ve dinledim.

dinle ilgili biri olduğumu söylemişsiniz. doğru.
ilgililik nasıl ölçülür bilmem ama

"son üç senemi, Kuran ayetlerinin anlatıldığı Kutsal Metinler çalışmalarında geçirdim."

dediğinize göre sizde ilgisiz sayılmazsınız hatta benden daha ilgilisiniz diyebilirim.

madem ilgilisiniz, ki bu çok değerli. sizinle, belki sizinde bildiğiniz bir konuyu paylaşayım.

dine ilgi genel olarak gelecek kaygısından, ölüm korkusundan kaynaklanır ki,
ölüm ve ötesi sözkonusu olduğunda ateistler ve maddeci bilim adamları susarlar. çünkü "her şeyi madde de arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür."
dolayısıyla insan ister istemez dine yönelir.
kimim? nerden geldim ve nereye gidiyorum? sorularına cevap aranmaktadır ve sonsuz bir yaşam ummulmaktadır.

hatta ölümden sonraki hayatın varlığına delil arayan bir ateist şöyle der:
"yeter ki bir devamı olsun da cehennem de olsa farketmez."

demek ki dine herkes ilgi duyar.

kimi kabul eder, zahiren rahatını terk eder esasen rahat eder.

kimi rahatını seçer ve dini reddeder.
zahiren rahat eder. esasen ruhu karanlığa düşer

bu bir secimdir. islama göre de dinde zorlama yoktur.

ben sizin "dindarlara da, ateistlere olduğu kadar yakınım. ben herkese yakın hissediyorum." sözünüzü bu seçimlere saygı olarak algılıyor ve takdir ediyorum. olması gereken de budur.

evet dinde zorlama yoktur fakat
seçimini islamdan yana kullanmış kişi için zor başlar. çünkü dinin olmazsa olmaz kuralları vardır.

bu kuralların kitaba konu olan zulümlerle hiç alakası yok yanlış anlamayın. o konuyu kapattım.



en önemli kural: la ilahe illallah

"Allah'ın varlığını kabul etmek bir insanı Müslüman yapmaz. Müslüman olmak için Allah'ın tek ilah olduğunu kabul etmek ve ondan başka bütün ilahları red etmek gerekir.

Kişi ki;

Sevgilisini Allah'tan çok seviyor. İşini kaybetme korkusu Allah korkusunun önüne geçiyor.
Hükümler son derece açık iken "bence günde bir kadeh şarap içmekte bir sakınca yok" diyerek arzularını hüküm koyucu olarak tayin ediyor.

Bu kişi Müslüman değildir. Kuran'da onlara müşrik, yani şirk koşan denilmektedir."(alıntı)

evet bu da onu islamın dışına iter.

müslüman kalabilmek, şirke düşmemek,
bizi islama dahil eden şehadet kelimesini (la ilahe illallah: Allahtan başka ilah yoktur) yaşamakla mümkündür ancak.


Allaha iman konusu dikkat edilecek en önemli husustur.

O'nu tanımadan,
bu sistemi kurmakta ki muradının ne olduğunu ve bizi ne kadar sevdiğini bilmeden,
annenizden, babanızdan, sevgilinizden, çocuğunuzdan daha çok sevebilmeniz mümkün değildir.
dolayısıyla O'nu tanımıyor ve düşünmüyorsanız imanınız tehlikededir.

müslüman kalabilmek, şirke düşmemek,
bizi islama dahil eden şehadet kelimesini (la ilahe illallah: Allahtan başka ilah yoktur) yaşamakla mümkündür ancak.

sonra gerisi kendiliğinden gelir :)

bir müslümanın diğerlerine karşı vazifesi ise
bu konuyu hiçbir menfaat beklemeden, ücret almadan anlatmaktır.

o sadece davet eder Allahın işine karışmaz

hidayet edecek Ancak O'dur.

aksi durumda bu zulüm olur. ve zulmün kitabını yayınlamak isteyenler çok fazladır. :)

selamlar...

Adsız dedi ki...

yorumunla pek alakalı gibi gözükmese de, okuduktan sonra ilk aklıma gelen, ilgimin tekrar kendimden dışarıya kaydığı oldu. son yazımda olduğu gibi, sorunlar, toplumdaki adaletsizlikler vs. ama bunlara üzülmek te mi kaçmaktır acaba?insanın herşeyden önce kendi içinde çözmesi gereken çok önemli şeyler var.
din de, çok iyi niyetli başladığı halde insanların kaçmak için sığındıkları bir liman olmaya başladı. kuralları var demişsin, bu kurallara uymayanları da yargılamayı beraberinde getiriyor. en basiti örtü, içki konularına takılıveriyor insanlar. oysa zorlayıcı da değil din diyorsun. ben de zorlayıcı olmadığı görüşündeyim, yoksa özgür irade ile çakışırdı değil mi?
tüm putları kırmak, çok önemli bir sembol. para putu, iş putu (ben bunda çok zorlanıyorum), aşk putu vs.din putu da var. şems boşuna mevlanaya şarap vermedi herkesin içinde. çok önemli bir sınavdı. (konu içki ekseninde şekillensin istemiyorum, buradaki mesajı çok net anlıyorsunuzdur.)
dolayısıyla din zorlayıcı değildir, kuralları yoktur, 5 vakit namaz kılan cennete kesin gider, kılmayan cehennemi boylar gibisinden şartlanmalar doğru değildir. katman katmandır Kuran ve "böyle yaparsanız daha hayırlı olur" tarzı hakimdir. tarihten örneklerle öğretir, seçimi insana bırakır. herkes te, kendi seviyesine göre başka şeyler anlar.
gerçek yolunda, gün gelir din de insanın karşısına put olur dikiliverir.

K®HAN dedi ki...

o kadar yazdım
hatta dahada yazabilirdim
ama bak şimdi yoruldum.