İki farklı dünya
Amerika büyük bir pazar yeri gibi. Her an promosyon ve reklam bombardımanı altında ezildiğinizi hissediyorsunuz. Filmler iki, üç dakikada bir reklamlar tarafından bölünüyor, sokaklarda her gün başka bir şenlik. O şenliklerin pazarlaması ve indirim furyası. Yok kara cuma, yok başka bir şey. Her şey halkı daha fazla yolmaya yönelik. Kara tuzaklar...
Halk ta gönülden çok akıl oldaklı görünüyor. Uzaklar, hemen açılmıyorlar, herkes birbirine dava açıp duruyor.Thanksgiving dışında görüşüyorlar mı merak ediyorum.
Bu madde odaklı ortamın yanısıra beni şaşırtan, insanlardaki müzik zevkinin çok gelişmiş olması. Çok gözlemledim, istisna aradım ama bulamadım. Bakkalından süper marketine her yerde çalan müzikler harika.
Ciddi anlamda jazz dinliyorlar. Başka müzik türleri de var. Ancak en yaygın olanı jazz.Jazz, klasik, rock....Öyle güzel ki her yerde çalan müzikler.
Çok küçük, içine en fazla 30, 40 kişinin sığacağı barlar var. Canlı müzik dinlemeye gidiyorsunuz, her dakika "bir şey için, para harcayın" diye sıkıştıran yok; gündüzlerin sokaklarının aksine. Hatta bir şey ısmarladığınızda, çabuk gelmesi için siz ısrar ediyorsunuz. "Çok kalabalık, birazdan hazır olun" diyorlar. Müzikler harika, müzisyenler harika...
Bu iki dünyanın da aynı yerde olmasını, aradaki kontrastı çözemiyorum. Bir yanda bir elmayı bile paylaşmayan, promosyonuyla, faiziyle, mortgageiyle hep daha fazlasını almaya çalışan bir taraf var. Diğer yandansa çok ince bir sanat zevki.
Hangisi Amerika, daha çözemedim.
Foto: Smalls Jazz Club
Halk ta gönülden çok akıl oldaklı görünüyor. Uzaklar, hemen açılmıyorlar, herkes birbirine dava açıp duruyor.Thanksgiving dışında görüşüyorlar mı merak ediyorum.
Bu madde odaklı ortamın yanısıra beni şaşırtan, insanlardaki müzik zevkinin çok gelişmiş olması. Çok gözlemledim, istisna aradım ama bulamadım. Bakkalından süper marketine her yerde çalan müzikler harika.
Ciddi anlamda jazz dinliyorlar. Başka müzik türleri de var. Ancak en yaygın olanı jazz.Jazz, klasik, rock....Öyle güzel ki her yerde çalan müzikler.
Çok küçük, içine en fazla 30, 40 kişinin sığacağı barlar var. Canlı müzik dinlemeye gidiyorsunuz, her dakika "bir şey için, para harcayın" diye sıkıştıran yok; gündüzlerin sokaklarının aksine. Hatta bir şey ısmarladığınızda, çabuk gelmesi için siz ısrar ediyorsunuz. "Çok kalabalık, birazdan hazır olun" diyorlar. Müzikler harika, müzisyenler harika...
Bu iki dünyanın da aynı yerde olmasını, aradaki kontrastı çözemiyorum. Bir yanda bir elmayı bile paylaşmayan, promosyonuyla, faiziyle, mortgageiyle hep daha fazlasını almaya çalışan bir taraf var. Diğer yandansa çok ince bir sanat zevki.
Hangisi Amerika, daha çözemedim.
Foto: Smalls Jazz Club
İki farklı dünya
Reviewed by Arzu Pınar
on
Aralık 02, 2010
Rating:
5 yorum
:) Zıtlıkların içindesin... Hepsi sanırım Amerika..
insanoğlu da bu değil mi? zıtlıklar içinde yaşıyoruz her anı bence , ister amerika ister türkiye...
Burada da o şaşkınlığı yaşamaya başlıyoruz yavaş yavaş. Eskiden Türkiye'nin rengi daha soluktu...sadece birkaç ton hakimdi, şimdilerde renkleniyormuş gibi görünüyor ama bunun getirdiği bir kaos ve karmaşa da hakim.
Serbestlik Türkiye de daha vahşi yaşanıyor sanki. Alan açıldıkça zinciri boşalmış gibi saldırıyor türlü türlü hesapları olanlar. Kapitalizmin vahşi yüzü de daha bir yakından sırıtmaya başladı Türk halkına.
Amerika nın normali olmuş bu yazdıkların. Hepsi kanıksanmış, normalleri haline gelmiş. Ve birçoğu gelenekselleşmiş. Toplu hafıza böyle galiba orada.
Kısaca, belki de bizler GDO lu domatesi daha önce yememiştik..ama adamlar doğal domatesin ne olduğunu bilmez haldeler.
Galiba....
kesinlikle hepinize de katılıyorum.
İlk defa tesadüfen bloğunuza girdim .Gerçekten çok beğendim.Biraz kendimi de buldum .Artık hep bakarım blogunuza ne yazmışınız,neler yapmışınız diye.Size Amerikada başarılar diliyorum.
Yorum Gönder