HAYATINIZIN ÖZNESİ OLUN



Marmara İletişim'in efsane hocası Ünsal Oskay'dan duymuştum ilk kez bu sözü: ''Hayatınızın öznesi olun çocuklar'' derdi. Toplum içinde bireyselliğini korumanın, içindeki çocuğu da, insanlığı da öldürmemenin önemini Türkan Şoray'ın uzun kirpiklerinden, Indiana Jones'a çeşitli ve eğlenceli örneklerle, arada da küfürlerle bizlere aktarırdı. Bilmeyenler için Türkiye'nin en önemli sosyologlarındandır Ünsal Oskay. 

Okumamızı tavsiye ettiği kitapların başına şu notu düşmemizi önerirdi: ''Bu kitap ağır değil, ben hafifim.'' O kitapların hepsini baştan sonra okuyamadım, ancak atmadım da. Bir gün anlayabilmek umuduyla, sakladım. Arada bir elime alıp, sayfalarını karıştırıyorum bazılarının. Sonra başlamadan, yine yerine koyuyorum :) 



Rahmetle anıyorum Ünsal Hoca'yı. Özleyenler için bir videosunu paylaşıyorum.

Hayatının öznesi olması sözünü bile 40'ımdan sonra anlamaya başladım desem... Tamam kulağa güzel ve anlamlı gelen bir söz. İnsana kendisini değerli hissettiriyor. Ancak özne, nesne, bunlar neler ifade ediyor?

Derslerinden, Frankfurt Okulu akımından etkilendiği izlenimini edinmiştim. Üniversiteyi bitirdikten yıllar sonra, bu okulun adını ve özne-nesne sorunsalını yeniden duydum. Anadolu Aydınlanma Vakfı'nın Pazartesi etkinliklerine gitmeye başladığımda. 3 saate yakın, ağırlıklı Metin Bobaroğlu olmak üzere, gayet üst oktavdan konuşmacılar, felsefi konulardan bahsediyorlar. Metin Bey de, düşünsel olarak beni en çok etkileyenlerden birisi oldu. 10 yıldır devam ediyorum. Ancak onun önerdiği kitaplar da ağır geliyor. Okuması rahat ve akıcı olan, Orhan Hançerlioğlu'nun Düşünce Tarihi, Felsefe Sözlüğü ve bir kaçı dışındakileri daha okumadım. Kitapçıya gidip, elime alıyorum, sayfalarına bakıp, rafa geri koyuyorum. Ancak isimlerini bir kenara not ediyorum. Kendimden umudum, bir gün anlayacağıma dair inancım var demek ki.





Yukarıdaki video Pazartesi akşamlarından. Herhalde her iki konuşmasından birinde ''Hayatınızın Öznesi Olun'' demiştir Metin Hoca da. Steve Jobs, Elon Musk gibi kişiler bu sözü anlamamı kolaylaştırıyor. Özellikle iş dünyasından, hele de kenarından, köşesinden inovasyona, yenilikçiliğe bulaşanlar, ya da bu konuları havalı bulanlar için  bu iki isim önde gelen kaynaklardan. Sözlerinden alıntılar yapmayı pek severiz. Ancak bunu yaptığımız an, öznelikten uzaklaşıyoruz. Özne olan onlar ve ekipleri. Kim yaptı sorusunun cevabı olanlar. Çalışanlar, üretenler, hayatlarımıza şekil verenler. Bizim bu cümle içindeki yerimiz, fiilin karşılığı değil. Biz konuşuyoruz veya izlemedeyiz. (Anlamak için dilbilgisine ihtiyaç duyuyorsanız. linkte özne-nesne ilişkisi güzel açıklanmış.)

Beynimizin bir özelliği de bizi özne olmaktan uzaklaştırıyor. Kolaylıkla etkide kalıyor, daha da ötesi, kendimizi o kişilerle özdeşleştiriyoruz. Yani bir futbol maçı izlemek, bizde sanki o sahadaki yıldız oyuncuymuşuz hissi uyandırıyor. Ya da bir dizideki aşk sahnesi, hayatımızdaki romantizm boşluğunu dolduruyor. Ekrandaki güzel oyuncu biz oluyoruz, içli içli bakan Kenan İmirzalıoğlu veya Çağatay Ulusoy da o özlemini çektiğimiz aşığımız. Beyinlerimiz için bir nevi dopamin gibiler. Beyin sahteyle, gerçeğini ayırt edemiyor ve o görüntüleri kendisinin yaşadığına inanıyor. Dolayısıyla özne olduğunu sanırken, belirsiz bir nesne aslında. Kendi şahsiyeti, kimliği ve yaşamı olmayan. Ne kadar acı bir durum değil mi?





Biraz üzerinde düşününce, açık açık görülebiliyor aslında. Yine de, bile bile bu tuzağa düşüyoruz. Çünkü yaşam zor. Steve Jobs'a ya da başarılı herhangi birine imrenebiliriz, ancak onun  gibi olmak için ödediği bedelleri göze alabiliyor muyuz? Oysa hakkında konuştuğumuzda, hatta eleştirdiğimizde, bir açığını bulduğumuzda; ego kendisini onun da üzerinde hissettiriyor. Ne kadar keyifli bir his değil mi? Emek harcama ama her şeyin, herkesin üstünde bir insan ol. Gece gündüz çalışma ama makam-mevki, para sahibi ol. Kitap okuma ama dünyayı anlayacak bir vizyon geliştir. Bir ilişki için çaba gösterme, diğerlerinden de vazgeçme ama müthiş bir aşk yaşa. Dost olma, sadece ihtiyacın olduğunda ara ama karşındaki her isteğine koştursun.

Belli ki hayat bu çocukça beklentilerimize ''He he, tamam oldu.'' demiyor. Dese halimiz daha içler açıcı olurdu herhalde. ''Geç bakayım şu edilgen tarafa, sen nesnesin'' diyiveriyor. İnsan olmayı bile elimizden alabiliyor. Beşer adı veriliyor, kendini gerçekleştiremeyenlere. Hani ''beşer şaşar'' denilir ya, işte o şaşkınlar sürüsü. Ya da düşlediğimiz gibi bir hayatı mahşere erteliyor, eğer inanıyorsanız ve cenneti hak edecek kadar iyi bir insansanız. Yani onun da bir koşulu var.

Bu arada öbür dünyayı, yeryüzünde bulmuşlar, duymuş muydunuz? Vietnam'da, öylesine büyük, ekosistemini kendi içinde barındıran, görkemli bir mağara bulunmuş ki, ismi Öbür Dünya olarak koyulmuş. Belki bir gün Öbür Dünyayı görmek kısmet olur. O güne kadar, hayatımın öznesi olmayı, insan olmanın hakkını vermeyi istiyorum. Zor ama hiç yaşamamaktansa, göze almaya değer.


HAYATINIZIN ÖZNESİ OLUN HAYATINIZIN ÖZNESİ OLUN Reviewed by Arzu Pınar on Kasım 01, 2017 Rating: 5

Hiç yorum yok