Beyaz, bembeyaz


Hayatımda ilk kez karla kaplı bir kış geçiriyorum. Istanbul'da bir kaç gün yağıp, yerini çamura bırakan kar değil bahsettiğim.Her yerin bembeyaz olmasından, evimin karşısındaki kilisenin bahçesindeki Isa heykeli üstündeki kardan uzun saçların her sabah beni gülümsetmesinden söz ediyorum. Isa her yerde, her zaman o kadar hüzünlü ki; dünyanın sonuna kadar çarmıha gerilmeye hükümlü gibi.Uzun saçlı haliyse umut veriyor bana. Değişimi ve neşeyi müjdeliyor.

Öte yandan Orta Doğu kaynıyor. Günlerim dünyanın çeşitli milletlerinden insanları tanıyıp, daha önce hiç duymadığım, yeni şeyler öğrenmekle, yeni mutfaklar denemekle, keyifle geçse de; gözlerimi herşeye kapamayı, kulaklarımı sadece müziğe açmayı beceremiyorum. Herhalde her gün en az bir saatim gazeteleri Internet'ten takip etmekle, sevdiğim köşe yazarlarını okumakla geçiriyor. Dücane Cündioğlu farklı sadece, yüksek sanattan bahsediyor, dünya hallerine, siyasete genellikle değinmemeye çalışıyor. Hüzünden en çok o bahsetse de, umut aşılıyor bana haliyle, duruşuyla.Kendi çıkarları peşinde koşmayan, insanlığı aşağılamayan, kendine yenik olmayanların varlığını anımsatıyor.

Diğer haberlerse üzücü.Gerçi eski tamamen süpürülmeden, yeniye yer açılmıyor ama yufka yürek üst bakış açısını örtülüyor; Tunus'taki, Mısır'daki olaylar ''bize de sıçrar mı'' gibisinden yüzeysel endişeleri gün yüzüne çıkarıyor. Her açıdan çok ilginç bir dönemden geçiyoruz ancak şaka gibi görünse de, gerçek şu ki Muhteşem Yüzyıl dizisi gündemimizin başında. ''Padişahlarımız içer miymiş, sevişir miymiş''... Haremleri varmış, daha ne olsun.

Kolaylıkla yönlendirilebilen, etkilenebilen, genelimizin genel kültürü zayıf, düşünmeyi öğrenememiş bir halkız, kabul edelim bunu. Fazla duyusalız, hemen dolduruşa geliriz, kandırılmaya çok açığız.Geleceğimiz pek parlak görünmüyor bu durumda. Diğer yandan pratik bir zekamız var. Ailelerin koruyuculuğu bizde ''homeless''ler oluşturmamış.Amerika'da bu çok dikkatimi çekiyor, çünkü sokakta yaşayan, evsiz barksızların hepsi işsiz, alkolik, uyuşturucu bağımlısı değil, büyük bir kısmı deli. Üniversite mezunu, bir zamanlar işi olan kimseler.Delirip, ev kirasını da ödeyemeyince, sokağa düşmüşler.Ailesi olanlar da var, ama bir kaç ters söze kırılmışlar örneğin, bırakmışlar öylece."Deli bu, sözüne, davranışına bakılıp, kırılınır mı'' desem; sorumluluktan kaçış için buldukları bahaneye çomak sokmuş olurum herhalde.Onları görüce değerlerimiz sahip çıkmanın, Anadolu kimliğimizin önemini daha çok anladım.Gerçi bizde de para tüm putlar arasında baş köşede yerini almaya başladı ama biz putperest değildik, değil mi? Isa heykellerimiz yoktur bizim.Putlarımız yoktur.Padişahlarımıza söz ettirmeyiz, orası ayrı.

Neyse çok ciddi bir yazı olmaya başladı birden. Bugün ''gerçekliğin doğası'' konulu bir seminere gideceğim. Aslında daha çok yuvarlak masa konuşması formatında. Farklı disiplinlerden kişiler bir konuyu ele alıp, tartışıyorlar. Bugünku oturumu Deepak Chopra yönetiyor. Mistismin pazarlama tarafında olup olmadığını bilmiyorum, ama bazı kitaplarını sevmiştim. Bakalım bugün yakından göreceğim.
Beyaz, bembeyaz Beyaz, bembeyaz Reviewed by Arzu Pınar on Ocak 29, 2011 Rating: 5

Hiç yorum yok