MOZART IN THE JUNGLE'DAN, İŞ DÜNYASINA...


Internet'te her gün, Games of Thrones ve liderlikle ilgili yeni bir yazıya denk geldiğimiz şu dönemde, Mozart in the Jungle'ı yeni izlediğim için, popülerlikte diğeriyle yarışamayacak düzeyde olsa da, bu dizi hakkında yazmak istedim. Dizinin konusu New York Senfoni Orkestrası. Egosu çok yüksek bir şef, her birinin uzmanlıkları birbirinden farklı, dolayısıyla bir eseri, birlikte ortaya çıkarabilecek bir ekip ve aralarında uyumsa işin olmazsa olmazı. Size de tanıdık geldi mi bu hikaye?

Liderlik Dersleri

Mozart in the Jungle, yaşlı ve  deneyimli orkestra şefinin yerini genç ve deli dolu Rodrigo'nun almasıyla başlıyor.  Rodrigo çok yetenekli bir müzisyen ve oldukça duyarlı, duygulu, ateşli...Genç bir oboistle fazlasıyla ilgili ve orkestranın kapılarını ona ardına kadar açıyor. Aslında diziyi kadınları seksapelleriyle bir yere geliyor şeklinde gösterdiği ve orkestra yönetiminin de kurumsallıktan nasibini almadığı için kolaylıkla eleştirebilirim. Yine de Rodrigo'nun orkestra üyelerini sevmesi ve sahiplenmesinin de hoşuma gitmediğini söyleyemem. Mükemmelliyetçi de olan Rodrigo aslında ortaya çıkan performanstan hiç memnun değil. Ancak kendisini öne çıkarıp, menfaatlerini kollamak yerini, orkestrayı geliştirmeye öncelik veriyor. Bunun uğruna eşiyle boşanmayı da; istifa edip, 3 yıl başka yerde çalışmamayı göze alıyor. Üst düzey liderliğin izlerine yansıyoruz, dizinin bu bölümlerinde.

Zamanın Ruhu

Dizide nesiller arasındaki uçurum ve New York Senfoni'nin genç jenerasyonun dikkatini çekmek için yenilenme ihtiyacı da işlenen diğer bir tema. Iskataya çıkarılan eski şefin içinden geçtiği duygu durumları ekranı da aşarak, gerilimi hissetmemizi sağlıyor. Ancak hem yaşlı şef, kendisini ve hayatını yenilemeyi başarıyor; hem de Rodrigo onunla da ilişki kurarak, arada bir onore etmeyi ihmal etmiyor. Yani iş dünyasında sıklıkla yaşadığımız ''herkes kendi yoluna'' durumu yerine; insanların artı değerlerini katabileceği; örneğin önceki jenerasyondan deneyim, yenisinden canlılık gibi, bir çözümle ilerliyorlar. Üstelik sonunda klasik müzikle, elektroniği miksleyerek oldukça yenilikçi bir yaklaşım da geliştiriyorlar. 139 yaşında olan bir senfoni orkestrası söz konusu. Klasik müziğin kalitesini korumak için çevresine ördüğü kalın duvarların etkisini de düşününce, bunun hiç de kolay bir durum olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Ancak zamanın ruhuna uymak da şart.


Hedef Odaklılık

Rodrigo'nun beğendiğini hiç saklamadığı oboist&asistan ve ihtiyaç duyulan herşey olan, güzel Lola Kirke tarafından canlandırılan Hailey Rutlege karakteri de ilgi çekici. Orkestranın birinci oboisti tarafından bir güzel aşağılanan ve yeteneksiz bulunan Hailey'nin o kadar tepelerden desteği&torpili var ki; bir süre sonra diğerini koltuğundan edeceği aşikar. Ancak ne buna güveniyor, ne de deneyim ve yeteneğine hayran olduğu müzisyen tarafından  şevkinin kırılmasına ve özgüveninin zedelenmesine izin veriyor. Para sıkıntısı çekmesine rağmen, saatine 400 dolar vermeyi kabul ederek, o müzisyenden ders almaya başlıyor. Tek bir amacı ve hedefi var, alanında çok iyi bir müzisyen olmak. Söylenmiyor, mırın kırın etmiyor, küsmüyor, pasif-agresif davranışlarda bulunmuyor veya ayak kaydırmak için türlü entrikalara başvurmuyor. Rodrigo'nun deyimiyle, ''kanıyla, çalıyor'' (playing with blood), kanla, canla çalmak anlamında. Dizide vurgulanan diğer bir konu da bu, tutku. Başarılı müzisyenlerin ortak noktaları da bu; tutkuları. Ve müzik uğruna hayatlarında pek çok şeyden fedakarlık etmeleri. Uzun provalar, bedenlerini de zorlayan bir uğraş, yüksek stres, belirsiz bir gelecek...Ancak müzik aşkına her şeye katlanıyorlar.

Direnci Aşmak

Dizide lider, yani şef değişiminde, orkestranın gösterdiği dirençle de karşılaşıyoruz. Ancak Rodrigo'nun samimiyeti, fedakarlıkları ve içtenliği de gözden kaçmıyor ve şef, orkestra üyelerinin sevgisini kazanıyor. Bir ekip içinde bu bağ ve güven çok önemli. Otoriter, dediğim dedik, kestiğim kestik tarzı liderlerin daha iyi yönetici oldukları düşünülürdü (100 yıl kadar önce). Klasik orkestra şefi portresi de buna benzerdi. Ancak günümüzde bu profil değişti. Üst basamaklarda zemin o kadar kaygan ki, ekibinin desteğini alamayanların işi iyice zor. Bu da kapalı kapılar ardında, büyük adamı oynamakla olmuyor. Ekiple beraber olarak, her bir üyesini görerek ve onları önemsemekle gerçekleşiyor. Geçmişin Superman misali karizmatik liderlerinin, gerçekçi olmadığı, hatta yarardan çok zarara yol açtıkları artık biliniyor. Liderlerin kişisel zaaflarına bir parça izin var. Rol yapmak yerine, kendileri olmaları daha iyi; otantiklik destekleniyor. Ancak artık sistemin yeni talepleri de var; empati, sezgi, ilgi, hatta sevgi... Ekibini, işini seviyor musun? Onlar için nelerden vazgeçebilirsin? Hem insanları kazanıp, hem de kendilerini aşmaya, değişime nasıl şevk edebilirsin? Ekip içinde birliği nasıl sağlayacaksın? Neden seni takip etsinler? vb. soruları cevaplayabilmeli yeni lider. Ekosistemi doğru okuyamayan ve kendini yenileyemeyenlerin hayatlarında emeklilik ya da işsizlik dönemleri başladı bile. Günümüzdeki lider profilindekindeki değişim, şefin karşılaştığı zorluklar, orkestranın ilk baştaki direnci, aralarındaki bağ dizide net bir şekilde görülüyor.


Mozart in the Jungle bir komedi dizisi. Plazalarda değil, konser salonlarında geçiyor. İş adamları değil, dünyanın en yetenekli müzisyenleri canlandırılıyor. Aralarındaki ortak nokta ne mi? Savaşcılar... Kanla, canla savaşıyorlar; var olabilmek, devam edebilmek için.

Dizinin 4. sezonu için de onay alındığına sevindim. Monica Belluci'nin bir primadonna'yı canlandırdığı bölümlerle, yetenekli Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal'ın performansıyla oldukça ilgili çekici bir dizi. Benim gibi iş dünyasının gözüyle bakmadan, her bir repliğini liderlik tavsiyesi gibi izlemeden de, keyifle seyredebilirsiniz bu diziyi. Tavsiye ederim.




Not: 
Yukarıdaki fotoğraf Bernadette Peters'ın. Dizide New York Filarmoni'nin Başkanı Gloria Windsor'u canlandırıyor. Hayatı politika ve para babalarından bağış toplamakla geçiyor. Ancak konu bu değil. Tam 69 yaşında, 1948 doğumlu. Dizide değil, gerçek hayatta. İnanabiliyor musunuz?
MOZART IN THE JUNGLE'DAN, İŞ DÜNYASINA... MOZART IN THE JUNGLE'DAN, İŞ DÜNYASINA... Reviewed by Arzu Pınar on Ağustos 17, 2017 Rating: 5

2 yorum

Handan dedi ki...

Ben de çok severek izledim bu diziyi.

Arzu Pınar dedi ki...

Fazla ünlenmedi bizde, aktörü tanıyanların ya da müziği sevenlerin dikkatini çekti sanırım.